Güneş Lekeleri Lazer ile Geçer mi?
Ciltte lekeli bir görünüm, aynadaki yansımadan mutsuzluk duyulmasına neden olabiliyor. Akne ve sivilce izleri bir yana güneş lekeleri de cilt görünümünde rahatsızlık yaratan değişimlerin kaynağına dönüşebiliyor.
Cilt yapısı, gün ışığına çıkmadan önce güneş koruyucu kremlerin kullanılmaması ve güneş ışınlarına sıklıkla maruz kalınması gibi nedenlerle ciltte oluşan düz yapıda kahverengi lekelere güneş lekeleri adı verilir. Güneş lekeleri kötü huylu değildir ve temelde sağlık için bir risk teşkil etmezler. Ancak özellikle yüz gibi göz önünde olan vücut bölgelerinde meydana geldiklerinde kişilerde estetik kaygıları beraberinde getirebilirler.
Güneş Lekeleri Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Güneş ışınları ile temas eden cilt bölümlerinde kahverengi renk değişimleri ile karakterize güneş lekeleri, karaciğer lekeleri olarak da bilinir. Yüzde, ellerde, omuzlarda ve kollarda sıklıkla görülen bu lekeler 50 yaş ve üzerindeki kişilerde son derece yaygındır.
Farklı boyutlarda olabilen ve tüm cilt tiplerinde ortaya çıkabilen güneş lekeleri ciltte gruplar halinde oluştuğunda belirgin bir görüntüye neden olabilir. Cilde renk veren pigment hücrelerinin aşırı aktif hale gelmesi ile ortaya çıkan güneş lekeleri, ultraviyole ışınların melanin üretimini hızlandırması sonucu oluşur.
Güneş Lekeleri Önlenebilir mi?
Güneş lekelerinin önlenebilmesi adına kesin geçerliliği bulunan yöntemlerden bahsetmek mümkün değildir. Nitekim, cam kenarında otururken dahi güneş ışınları cildi etkileyebilir. Dolayısıyla yalnızca yaz aylarında dışarı çıkıldığında değil yılın dört mevsimi tedbir alınması güneş lekelerinin oluşumunu önlemek için gerekliliktir.
Güneş lekelerinin oluşmasının önlenmesi adına güneş ışınlarının en yoğun olduğu saatlerde korunmasız olarak dışarı çıkmamak, güneşe çıkmadan önce mevsim fark etmeksizin güneş kremi kullanmak ve yaz aylarında mümkün olduğunca omuzları koruyacak açık renkli nefes alan kumaşlardan üretilen giysiler giymek önerilir.
Peki alınan tüm önlemlere rağmen ya da alınması gereken önlemler ihmal edildiğinden güneş lekeleri oluşmuşsa o zaman nasıl bir yol izlenmelidir?
Güneş Lekeleri Lazer Tedavisi ile Belirgin Ölçüde Azalabilir
Lazer tedavileri ile güneş lekelerinin belirgin ölçüde azaltılabildiği bilinmektedir. Fraksiyonel lazer tedavileri ile güneş lekeleri, yaşlılık lekeleri, keloidler, akne lekeleri azaltılabilir. Tüm bunlara ek olarak ciltte yenilenme ve onarılma süreci tetiklenerek ciltte gençleşme elde edilebilir. Leke tedavisinde lazer uygulaması tek başına ya da diğer uygulamalar ile birlikte planlanabilir.
Ciltte oluşan lekelerin tedavisinde en çok tercih edilen lazer tekniklerinden biri Q-Switch’tir. Cilde renk veren pigment hücrelerinin artması sonucu gelişen güneş lekeleri temelinde canlı hücrelerdir. Dolayısıyla topikal krem uygulaması ile bu tür lekelerde etkili sonuç alınması beklenemez. Q-Switch lazer tedavisi seans sayısı kişinin lekelerinin ne kadar yoğun olduğuna ve cilt tipine göre değişebilir. Seans sayısı kişi özelinde belirlendiği takdirde lekelerin tamamen yok olması mümkün olabilmektedir. Seans süreleri kişiden kişiye değişmekle birlikte yaklaşık 10 ila 15 dakika sürer.
Güneş lekeleri için lazer tedavisi etkili sonuçlar alınmasını sağlasa da tedavi sonrası hastaların dikkatli olması gereken çeşitli unsurlar vardır. Seanslar devam ederken ya da sona erdikten sonra güneş lekelerinin oluşmasına uygun ortam yaratan alışkanlıklardan kaçınılması gerekir. Aksi durumda hem yeni lekeler oluşabilir hem de mevcut lekelerin koyulaşması söz konusu olabilir.
Ciltte oluşan güneş lekelerinin tedavisinde lazer tedavisi oldukça başarılı sonuçlar alınmasını sağlamakla birlikte farklı tedavi süreçlerinin varlığından da bahsedilebilir.
Lazer tedavileri ile birlikte kişinin kendisinden alınan kanın özel işlemlerden geçirilmesi sonucu elde edilen trombosit zengini sıvının problemli cilt bölgesine enjekte edilmesi yoluyla gerçekleştirilen PRP ve cildin ihtiyaç duyduğu mineraller ve vitaminlerle buluşmasını sağlayan mezoterapi tedavileri eş zamanlı uygulanabilir. Çeşitli tedavi yöntemlerinin hastanın ihtiyaçları değerlendirilerek kombine edilmesi, tedavi süreçlerinin başarısını artırabilir.
Bilinmesi gereken hiçbir tedavinin güneş lekelerinin tamamen geçirilmesini garanti edemeyeceğidir. Lekelerin tedavisinde erken dönemde müdahalede bulunması tedavilerin başarısını artırabilir. Doğru hasta grubuna doğru tedavi yönteminin uygulanması kadar bireylerin yaşam alışkanlıklarını değiştirmesi de eşit derece önemlidir.
Burun Dolgusuna Dair Her Şey
Burun, yüzün orta hattında yer alan ve yüz ifadesini en çok etkileyen organdır. Yüz yüze iletişim sırasında gözlerle birlikte ilginin en fazla yoğunlaştığı organ olması burun şeklinin ve yapısının önemini artırmaktadır. Burun şekli ile ilgili kaygıları olan kişilerde öz güven kaybı yaşanabildiği ve bu kişilerin sosyal soyutlanmaya varan sonuçlarla karşılaşabildiği bilinmektedir. Burundaki dramatik şekil bozukluklarında burun estetiği ameliyatı yani rinoplasti tek çözüm olarak öne çıkarken, kronik burun tıkanıklığı sorunu yaşamayan ve burnunda minimal kusurlar bulunan kişiler burun dolgusu uygulaması ile aynadaki görüntüsüyle barışabilir.
Burun dolgusu, ameliyatsız nitelik taşıyan bir medikal estetik uygulamasıdır. Alanında uzman hekimlerce hastanın yüz analizi yapıldıktan sonra burun şeklinin iyileştirilmesi adına kişiye özel miktarda belirlenen dolgu malzemesi, burnun farklı bölgelerine enjekte edilir.
Burun dolgusu uygulaması pratik bir şekilde uygulanır ve son derece konforludur. Seçilmiş hastalara, alanında uzman ve deneyimli hekimlerce uygulandığında dikkat çekici bir etki yaratır. Kalıcılığı enjekte edilen dolgu malzemesi türü doğrultusunda değişebilmektedir. Rinoplasti operasyonundan farklı olarak burunda kalıcı şekil değişikliğine yol açmayan dolgu ile ameliyatsız burun estetiği; burun kemeri düzeltme, burun ucu şeklinin iyileştirilmesi ve burun ucu kaldırma gibi amaçlarla gerçekleştirilebilir.
İçerikler
Burun Dolgusu Nedir?
Burun ucu dahil olmak üzere burnun farklı bölümlerindeki estetik sorunlarının giderilmesi, burun şeklinin iyileştirilmesi ve kişinin öz güveninin artırılması amacıyla, burun ameliyatı gerçekleştirilmeden dolgu malzemelerinin burna enjekte edilmesi yoluyla uygulanan tedavi burun dolgusu olarak adlandırılır.
Burun dolgusu son derece konforlu ve etkili bir ameliyatsız estetik tedavi olsa da herkes için uygun nitelik taşımaz. Uygulamanın başarılı sonuç vermesi için hem hasta seçiminin doğru yapılması gerekir hem de dolgu uygulamasını gerçekleştirecek cerrahın deneyimli olması.
Burun Dolgusu Kimlere Yapılır?
Burun gelişimi tamamlanan, burun septumunda eğrilik nedeniyle nefes alma sorunları yaşamayan, burun şeklinde dramatik sorunları bulunmayan, burnunda yapısal deformasyon olmayan, küçük dokunuşlarla burun şekli iyileştirilebilecek kişilere burun dolgusu yapılabilmektedir. Burun dolgusu sanıldığının aksine yalnızca kadınlara uygulanmaz, son yıllarda erkekler de burun dolgusu uygulamalarına sıklıkla başvurmaktadır.
Burun şeklinde belirgin sorunlar bulunan, burun eğriliği nedeniyle kronik burun tıkanıklığı yaşayan kişiler için burun dolgusu doğru bir tercih olarak yorumlanmaz. Bu gibi durumlarda ameliyat hem en doğru hem de etkili alternatif olarak öne çıkar.
Burun Dolgusu Nasıl Yapılır?
Gerçekleştirilen yüz analizi ve muayenelerin ardından uygulama için uygunluğu belirlenen hastaların burunlarında dolgu enjeksiyonu yapılacak alanlar belirlenir. Uygulama bölgesi anestezik etkili krem ile uyuşturulur ve anestezik krem etkisini gösterdikten sonra cilt altına genellikle hyaluronik asit içeren dolgu malzemeleri enjekte edilir. Hyaluronik asit içeren dolgu malzemeleri enjekte edildikleri bölgede su tutar ve uygulamanın nihai hali 7 – 10 gün sonra ortaya çıkar.
Uygulama, kremin etkisinin göstermesi ile birlikte 5 ila 10 dakika arasında tamamlanır. Öğle arası gibi kısıtlı zaman dilimlerinde dahi rahatlıkla gerçekleştirilebilen burun dolgusu sonrası günlük hayata hızla dönüş yapılabilir.
Burun Dolgusu Avantajları Nelerdir?
Burun dolgusu uygulamasının en önemli avantajlarının başında seçilmiş hastalarda burun estetiği ameliyatı gerçekleştirilmeden burun şeklinde dikkat çekici bir değişimin elde edilebilmesidir. Uygulama sırasında herhangi bir acı ya da ağrı hissedilmez, burun ameliyatı sonrası süreçten farklı olarak iyileşmenin gerçekleşmesi için beklenmesi gerekmez. Burun dolgusu burun bölgesinde herhangi bir iz kalmasına da yol açmaz. Tüm bunlara ek olarak burun dolgusu, burun estetiği yaptırmayı düşünen ancak henüz kesin bir karara varamamış kişiler için de önemli faydalar sunar.
Burun Dolgusu Kalıcı mıdır?
Hayır, burun dolgusu işlemi kalıcı değildir. Burun dolgusu kalıcılığı enjekte edilen dolgu malzemesi türü ve enjeksiyon tekniği doğrultusunda değişiklik gösterebilir. Kalıcılık süresinin 1-2 yıl arasında devam edebildiği bilinmektedir.
Saç Dökülmesini Önlemenin Yolları Nelerdir?
Saç dökülmesi her yaştan kişide görülebilen, yol açtığı estetik kaygılarla bireylerin öz güvenini azaltan bir sağlık sorunudur. Normal şartlarda her gün saçlar belli bir miktar dökülür ve bu durum normal kabul edilir. Dökülme miktarı arttığı takdirde saçlı deride belirgin bir seyrelme ve açılma, ilerleyen dönemde ise kelleşme gündeme gelebilir.
Genetik yatkınlıklar, beslenme yetersizliği, kullanılan saç bakım ürünleri, vitamin ve mineral eksiklikleri, hormonal dengesizlik ve stres gibi birçok farklı nedenle gündeme gelen saç dökülmesi hem erkekleri hem de kadınları etkiler. Saç dökülmesi başladıktan sonra süreci tersine döndürmek her zaman çok kolay olmadığından saç dökülmesinin önlenmesi için adım atılması çok daha doğru bir tercih olarak yorumlanır.
Saç dökülmesini önleme yolları hakkında detay vermeden önce, “Saç dökülmesinin sebepleri nelerdir?” hakkında bilgi aktarmak istiyoruz.
İçerikler
Saç Dökülmesinin Nedenleri Nelerdir?
Saç dökülmesi nedenleri saç dökülmesi tiplerine göre değişiklik gösterebilir. Saç dökülmesi farklı çeşitlerde görülebilir. En yaygınlardan biri erkek tipi saç dökülmesi olarak da adlandırılan androjenik alopesi durumudur. Erkek tipi saç dökülmesi şeklinde tanımlansa da kadınlarda da görülebilir. Ergenlik dönemi sonrasında karşımıza çıkan erkek tipi saç dökülmesi, saç dökülmesinin hormonal nedenleri arasındadır. Saç kaybı yavaş ve ilerleyici şekilde meydana gelir. Önlenmesi de tedavisi de oldukça zordur. Genellikle saç ekimi tedavilerine gereksinim duyulmasına yol açar.
Erkek tipi saç dökülmesi tipinde genetik ve hormonal nedenler öne çıkarken saç kaybına yol açan nedenlerin yalnızca genetiğe ve hormonlara indirgenmesi doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Saç dökülmesinin diğer nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
- Saçbakım süreçlerinin ihmal edilmesi, saçların sürekli kozmetik ürünlere maruz kalması.
- Saçların yanlış toplanması, sürekli sıkı bir şekilde toplanması, sert taranması.
- Gebelik ve doğumsonrası süreçte hormonal değişimlerin meydana gelmesi.
- Hormon düzeyinde dalgalanmalara yol açan sağlık sorunlarının yaşanması.
- Tedavi edilmeyen ciltsorunları.
- Stresoluşumu ve psikolojik
- Demir eksikliğive demir eksikliğine bağlı anemi oluşumu.
- Mevsimsel değişimler, B12ve D vitamini eksikliği.
Tüm bu unsurlar saç köklerinin ve saç derisinin sağlıksızlaşmasına, saçların dökülmesine ve dökülmenin süreklilik haline gelerek saç kaybı oluşumuna neden olabilir. Saç dökülmesini önlemek, saç teli kopmalarını engellemek ve saçları güçlendirmek için erken dönemde bazı adımların atılması önerilir.
Saç Dökülmesi Nasıl Önlenir?
Saç dökülmesinin önlenmesi ve/veya durdurulması için öncelikle protein, vitamin ve mineral ağırlıklı sağlıklı beslenmek, saç bakım süreçlerini aksatmamak ve saçların düzenli olarak beslenmesini sağlamak gerekir. Önemli olan saç dökülmesi ve saç kaybı yaşanmadan saçların sağlığının korunması, saç köklerinin ve saç tellerinin güçlendirilmesidir.
Saç sağlığının iyileştirilmesi, dökülme sorununun azaltılması ve saç köklerinin canlandırılması için çeşitli uygulamalara başvurulması mümkündür. Mümkünse aşırı saç dökülmesi yaşanmadan saç mezoterapisi ve saç PRP tedavilerine başvurulması ile saç dökülmesinin önüne geçilmesi kolaylaşabiliyor.
PRP ile Saç Kökleriniz Güçlensin
Kişinin kendi kanının özel bir işlemden geçirilmesi sonucu elde edilen trombosit zengini sıvının saçlı deri altına enjekte edilmesi ile gerçekleştirilen saç için PRP tedavisinin saç uzamasını tetikleyebildiği, saç foliküllerine kan akışının artmasını sağlayarak saçları güçlendirebildiği ifade edilebilir.
PRP tedavisi saç dökülmesinin önlenmesinde sıklıkla tercih edilen ve seçilmiş kişilerde son derece önemli katkılar sunan bir tedavidir. Saç kökleri üzerinde canlandırıcı bir etki yaratan tedavinin seans sayısı hasta ihtiyaçları doğrultusunda uzman hekimlerce belirlenmelidir.
Saç Mezoterapisi ile Saç Dökülmesini Önlemek Mümkün
Son yıllarda giderek popülerleşen mezoterapi tedavisi cilt kalitesini artırmakta ve cildin ihtiyaç duyduğu vitamin ve mineral kokteylleri ile buluşmasını sağlayarak ciltte yenilenme etkisi yaratabilmektedir. Saçlı deriye mezoterapi uygulaması ile dökülme sorunun azalması, saç tellerinin kalınlaşması, bölgesel seyrelmelerin giderilmesi mümkün olabilir. Mevsimsel saç dökülmeleri ile karşılaşma durumunda saç sağlığının iyileştirilmesi adına uygulanabilen saç mezoterapisi canlılığını kaybeden saçların yeniden parlamasını ve sağlığına kavuşmasına katkı sunabilir.
Pürüzsüz Bir Cildin Sırrı: Lazer Epilasyon
İstenmeyen tüylerden kurtulmak için birçok farklı epilasyon yöntemi tercih edilebilecek olsa da uzun süreli etkisi ve ciltte yarattığı pürüzsüz etki ile lazer epilasyon diğer tüm yöntemlerden ayrışır.
Uygulama bölgesindeki kıl yapısına ve kişinin cilt rengine göre farklı dalga boyu aralıklarında enerji yollayan lazer epilasyon cihazları kullanılarak gerçekleştirilen lazer epilasyon tedavisi seanslar dahilinde uygulanır. Seans sayısı hastanın cilt ve kıl yapısı doğrultusunda hekimlerce belirlenir.
Siz de yaz kış demeden, dört mevsim pürüzsüz bir cilde kavuşmak istiyorsanız lazer epilasyon ile konforunuzu artırabilirsiniz. Alexandrite lazer, diode lazer ve nd yag lazer gibi farklı lazer teknolojileri ile gerçekleştirilen lazer epilasyon tedavisi ile kıyafet seçimlerinizde özgürleşebilirsiniz.
İçerikler
Lazer Epilasyon Nedir?
İstenmeyen kıl köklerinin veya kıl köklerini besleyen kılcal damarların tahrip edilmesi amacıyla FDA onaylı lazer cihazlarının kullanıldığı, cilt altı dokusuna farklı dalga boyu aralıklarında lazer enerjisinin gönderilmesine dayanan uygulama lazer epilasyon olarak adlandırılır.
Hormonal ve genetik nedenler, kullanılan ilaçlar, adrenalin salgılanmasındaki artış ve sahip olunan hastalıklar vücuttaki kıl miktarında artışa neden olabilir. İstenmeyen tüylerin giderilmesi için tercih edilen jilet kullanımı ve ağda gibi yöntemler farklı etki sürelerine sahip olmakla birlikte kalıcılıklarının sınırlı olduğu ifade edilebilir.
Söz konusu lazer epilasyon olduğunda ise lazer epilasyonun etki mekanizması nedeniyle kıl kökleri tahrip olduğundan ya da beslenmediğinden kılların çıkma süreci engellenir. Böylece hem pürüzsüz bir cildin hem de kılsız bir vücudun sunduğu konforun keyfi sürülebilir.
Lazer Epilasyon Cihazı Seçimi Kişiye Özel Yapılmalı
Alexandrite lazer, diode lazer ve Nd Yag lazer arasında tercihte bulunulurken hastanın cilt rengi ve kıl yapısı analiz edilir. Kişiye göre en etkin tedavi planının oluşturulması adına analiz sonuçlarının dikkate alınması önemlidir. Alexandrite lazer sahip olduğu dalga boyu nedeniyle melanin yoğunluğu yüksek olan koyu renkli ciltlerde tercih edilmez. Açık tenli ve koyu renkli kıllara sahip kişilerde maksimum etkiye yol açar.
Diode lazer buğday tenli kişilerde, açık renkli kıllarda da etkili sonuçların alınmasını sağlar. Cilt yüzeyinin derinine inen dalga boyuna sahip olduğundan doğrudan kıl köklerine ulaşan diode lazer kıl köklerini tahrip ederek kılların seanslar dahilinde azalmasını mümkün kılar.
Nd Yag lazer ise cildin daha derinlerine inen bir dalga boyuna sahiptir. Etki mekanizması kıl köklerini besleyen kılcal damarlara ulaşır. Böylece kıl köklerinin beslenmesini ve kılların çıkmasını engeller.
Lazer epilasyon yaptırmak isteyenlerin uzman hekimlerden destek almaları ve merkez seçimini incelikle yapmaları gerekir. Merkezde kullanılan lazer epilasyon cihazlarının FDA onaylı olmadığı hakkında bilgi almaları güvenli bir tedavi ile buluşabilmeleri bakımından son derece önemlidir.
Yüzde, Bikini Bölgesinde ve Vücut Genelinde Etkili Epilasyon
İstenmeyen kıllar vücudun birçok farklı bölgesinde ortaya çıkabilir. Lazer epilasyon tedavisinin en büyük avantajlarından biri vücudun farklı bölgelerindeki istenmeyen kıllara karşı etkili sonuç alınmasını sağlamasıdır.
Genellikle hormonal nedenlerden kaynaklı yüz bölgesi kıllanmasına karşı çözüm olarak lazer epilasyon tercihi öne çıkar. Yüz bölgesine ek olarak bikini bölgesi, genital bölge veya kol ya da bacak gibi bölgelerde lazer epilasyon sıklıkla tercih edilir. Üstelik lazer epilasyon kadınlar kadar erkekler arasında da son derece popülerdir.
Erkeklerin omuz, göğüs ve sırt bölgelerinde bulunan kılların temizlenmesi için lazer epilasyon tedavisine başvurulduğunda, hasta özelinde belirlenen seanslar sonucunda kılların yok edilmesinde çok başarılı sonuçlar elde edilebilir.
Lazer Epilasyon Seans Sayısı Kişiye Özeldir
Lazer epilasyon seans sayıları belirlenirken uygulama bölgesi, bölgenin cilt rengi, bölgedeki kılların rengi ve kalınlığı gibi değişkenlerin incelenmesi gerekir. Estetik kaygıya yol açabilen vücut tüylerinin seanslar dahilinde yapılan uygulamalarla sorun olmaktan çıkarılmasını sağlayan lazer epilasyon seansları kol ve sırt bölgesinde 6-12; bikini bölgesi ve koltuk altında 4-8 seans aralığında değişebilir.
Cilt Analizi Nasıl Yapılır?
Cilt sağlığını korumak ve cilt problemlerini azaltmak için cilt bakımı süreçlerinin, cilt ihtiyaçları doğrultusunda tasarlanması gerekir. Cilt tipleri ve ciltlerin gereksinimleri değişebileceği için cilt analizi son derece önemli bir aşama olarak değerlendirilir.
Cilt analizi nasıl yapılır hakkında hazırladığımız bu yazımızda cilt sağlığınızı desteklemenizi sağlayacak bilgiler bulabilirsiniz.
Cilt Analizi Nedir?
En basit şekliyle cilt analizi; cilt tipinin, güçlü ve zayıf yönlerinin belirlendiği süreç şeklinde tanımlanabilir. Cilt hakkında detaylı bilgi edinilmesini sağlayan cilt analizi sayesinde cilde en iyi gelecek cilt bakımı rutinleri belirlenebilir ve/veya dermatolojik tedavi süreçleri planlanabilir.
Cilt analizine henüz başlanmadan önce hastaların ciltleri için halihazırda kullandıkları bakım ürünleri, sağlık sorunları, yaşam tarzı alışkanlıkları gibi önemli değişkenler hakkında bilgi edinilir.
Hastanın alışkanlıkları ve rutinleri ile ilgili bilgi alınan görüşme aşamasında alerjisinin olup olmadığı, sıcak duştan sonra cildinde hassasiyet oluşup oluşmadığı, cilt temizleme için sabun kullanıp kullanmadığı, epilasyon yaptırıp yaptırmadığı, dermatolojik tedavi görüp görmediği gibi önemli soruların yanıtları alınır.
Daha sonra ciltteki semptomlar incelenir, varsa ciltteki lezyonlar değerlendirilir, cilt rengi ve cildin yağ seviyesi hakkında bilgi edinilir. Cildin mevcut durumu dahilinde detaylı bilgi edinilebilmesi için muayene sırasında özel ve gelişmiş ekipmanlar kullanılabilir.
Cilt analizi ile ciltteki siyah nokta, güneş lekeleri, fotoyaşlanma belirtileri ve akne gibi sorunlar analiz edilirken hastanın cilt tipi belirlenir. Cilt tipleri temel olarak kuru, karma, normal ve yağlı olarak sınıflandırılır.
Cilt tipinizi netleştiren analiz hem gerçekleştirilecek tedavilerin kapsamının belirlenmesinde hem de rutin cilt bakımı süreci oluşturulurken ürün seçiminde yol gösterici unsurlardan biri olacaktır.
3D Cilt Analizi Nasıl Yapılır?
Günümüzde cilt analizi yapılırken başvurulabilecek en gelişmiş tekniklerden biri üç boyutlu dijital cilt analizidir. 3 Boyutlu dijital cilt analizi gerçekleştirilirken hastanın yüzünde makyaj olmaması ve cildinin temizlenmiş olması gerekir. Daha sonra üç farklı açıdan fotoğraf çekilir. Fotoğraflar özel lenslere sahip yüksek çözünürlüklü bir cihaz ile özel teknikler ile çekilir ve görüntüler analiz programınca incelenir.
Çekilen yüksek çözünürlüklü fotoğraflar sayesinde hastanın cildindeki tüm kırışıklıklar, lekeler, kılcal damarlardaki belirginleşme ve cilt yüzeyinin sağlığı kapsamlı bir şekilde değerlendirilebilir. Analiz hem görsel hem de matematiksel özellik taşır.
3D cilt analizi ile cilt sorunları analiz edilebilir, kırışıklık analizi yapılabilir, epidermal cilt derinliği belirlenebilir, cilt özellikleri ve gözenek yapısı hakkında bilgi edinilebilir, ciltteki lekeler değerlendirilebilir, cilt kalınlığı ölçümlenebilir.
“Cilt analizi nasıl yapılır?” sorusuna verilebilecek tek yanıt üç boyutlu cilt analizi ile sınırlı değildir. Daha geleneksel yöntemlerle de cilt analizi yapılabilir. Ancak günümüzde gelişen teknolojinin de yardımıyla cilt analizi süreçlerinde dijitalleşmenin sunduğu objektif avantajların olduğunun bilinmesi önemlidir.
Cilt Analizi Yaptırmanın Faydaları Nelerdir?
Cilt analizinin en önemli faydası bireylerin cildini tanımalarını sağlamasıdır. Doğru olduğu düşünülen ancak kişinin cildi için önerilmeyen birçok bakım rutini ve bu rutinler dahilinde kullanılan ürünler olabilir. Yanlış ürün kullanımı kişinin cilt sağlığını bozabilir.
Cilt analizi ile kişi cildinin ihtiyaçlarının farkına varır ve bu ihtiyaçların karşılanması için doğru ürünleri seçebilir. Üstelik cilt kusurlarının giderilmesi için gerekli medikal cilt bakımları ve medikal estetik uygulamalarının seçimi de ancak cilt analizi sonrasında gerçekleştirilebilir.
Cilt analizi ile ciltteki yaşlanma belirtileri analiz edilebilir, kırışıklıkların seviyesi hakkında bilgi edinilebilir. Cilt elastikiyetinin de değerlendirilmesinin sağlandığı süreçte cilt hassasiyetinin belirlenmesi ve cilt hassasiyetini azaltan tedavi veya ürün kullanımı önerilmesi de mümkündür.
Cilt bakımı tek başına bilgi edinmek amacıyla ya da gerçekleştirilecek ameliyatsız estetik ve medikal cilt bakımı tedavilerinde yol haritası çizilmesi için uygulanabilir. Birkaç dakikada tamamlanan işlem sonrası hasta daha canlı, genç ve sorunsuz bir cilde sahip olmak için hangi bakım ürünlerine ya da hangi tedavilere ihtiyaç duyduğu hakkında farkındalık sağlayabilir.
Kimyasal Peeling Nedir?
Medikal estetik tedavi yöntemlerinin çeşitlenmesi ile birlikte ameliyatsız yüz germe yöntemleri de çoğaldı. Yaşlanma, genetik yatkınlık, güneş ışınlarına maruz kalma ve cilt yapısı gibi çeşitli unsurlar nedeniyle yüzde meydana gelen sarkmaların ve kırışıklıkların giderilmesini sağlayan ameliyatsız yüz germe uygulamaları ile son derece başarılı sonuçlar alınabiliyor.
Yüz germe amacıyla cerrahi yöntemlere başvurma gereksinimini azaltan ameliyatsız yüz germe işlemleri yüzde belirgin bir gençleştirme etkisi yaratabiliyor. Belirli bir dereceye kadar olan sarkma, çizgiler kırışıklıklar giderilebilirken çoklu etkiler sayesinde cilt gençleştirme sağlanabiliyor.
Genellikle lokal anestezi ile gerçekleştirilen ameliyatsız yüz germe işlemleri etkileri belirli süreliğine kalıcılığını koruyor. İşlem öncesi, sırası ve sonrası son derece konforlu. Herhangi bir kesi yapılmadan gerçekleştirmeleri post operatif dönemde iyileşme sürecine özgü şikayetlerin oluşumunu engelliyor.
İp Yüz Germe En Popüler Ameliyatsız Yüz Germe Yöntemlerinden
Fransız askı olarak da bilinen ip yüz germe en çok tercih edilen ameliyatsız yüz germe yöntemleri arasında yer alır. V şekilli bir yüz yaratılmasını sağlayabilen uygulama sırasında cildin altına özel ipler yerleştirilir. Uygulama alanında dolaşımı artırarak kolajen üretiminin tetiklenmesini sağlayan iple yüz germe sonuçları uygulamadan bir ila iki ay sonra ortaya çıkar.
Lazer Lifting ile Cilt Sıkılaşıyor ve Gençleşme Sağlanabiliyor
Lazer ışınlarının epidermise kontrollü şekilde iletilmesi yoluyla gerçekleştirilen lazer lifting yöntemi en sık tercih edilen ameliyatsız estetik tedavileri arasında yer alır. Lazer lifting tedavisinde fraksiyonel lazer kullanılmaktadır. Fraksiyonel lazer ile cildin hem alt hem de üst kısmında değişim başlatılabilir. Yeni kolajen üretimi tetiklenir, cilt kalitesi artırılır ve onarım sürecinin başlamasıyla cilt sarkması giderilebilir. Cilt gençleştirme etkisini lifting ile birleştiren tedavi seanslar dahilinde uygulanır. Maksimum oranda sıkılaştırma elde edilebilmesi için seans sayısının kişiye göre planlanması gerekir.
Likit Lifting Dolgu Uygulaması Özel Tekniklerle Yapılıyor
Sıvı yüz germe tedavisi olarak da bilinen likit lifting; yüz germe amacıyla sıklıkla tercih edilen ameliyatsız yüz germe uygulamaları arasında yer alır. Ciltteki bağ dokusunun zayıflaması, elastin ve kolajen üretiminin azalması sonucu ortaya çıkan cilt sarkma sorunu için güvenle tercih edilebilen uygulama sırasında dolgu maddeleri belirlenen bölgelere enjekte edilir. Yaklaşık 30 ila 60 dakika arasında süren likit dolgularla yüz gençleştirme etkisi 12 – 18 ay devam edebilir.
Saten Yüz Germe Sırasında Cilt Altı Yağ Dokusu Zarar Görmüyor
Hybrid enerji, fokuslu ultrason, radyofrekans ve akustik dalga teknolojileri kullanılarak gerçekleştirilen bir teknik olan saten yüz germe cilt kalitesini artırmayı hedefler. Hastanın cilt altındaki yağ dokusu üzerinde azaltıcı etkiye yol açmayan saten yüz germe sırasında radyofrekans ve ultrason enerjilerinden eş zamanlı fayda sağlanabilir. Yalnızca belirli cihazlar kullanılarak gerçekleştirilebilen uygulama yüz germe etkisinin yanı sıra anti aging etki de göstermektedir.
Minimal Sarkmalar İçin Yüz Mezoterapisi Etkili Olabilir
İçerisindeki mineraller, vitaminler ve amino asitler ile ciltteki yaşlanma belirtilerini azaltan ve yaşlanma karşıtı etki sunan yüz mezoterapisi, minimal sarkmaların giderilmesini mümkün kılabiliyor. Seans sayısı kişiye özel şekilde belirlenen tedavi sonrasında ince çizgiler kırışıklıklar giderilebiliyor. Mezoterapi yüz, boyun ve gıdı bölgesine de uygulanabiliyor. Ciltteki kan dolaşımını düzenleyen kolajen üretimini tetikleyen, cilt elastikiyetini artıran mezoterapi tek başına ya da botoks dolgu gibi uygulamalarla birlikte yapılabiliyor.
Kimi Zaman Yüz Germe Ameliyatı Tek Çare Olabilir
Her ne kadar ameliyatsız yüz gençleştirme uygulamaları son derece çeşitli ve etkili olsa da her hasta grubunda hedeflenen sonucun alınması mümkün olmuyor. Çok derin kırışıklıklar ve belirgin sarkmalar olduğu takdirde estetik cerrahi tek ve en etkili çözüm olarak varlığını sürdürüyor.
Yüz germe ameliyatı gereksinimini azaltmak için ameliyatsız yüz estetiği uygulamaları ile cilt elastikiyetinin korunması, kollajen üretiminin sürekliliğinin sağlanması ve yaşlanma karşıtı etkinin mümkün olduğunca erken dönemde başlatılması öneriliyor.
Ameliyatsız Yüz Germe Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Medikal estetik tedavi yöntemlerinin çeşitlenmesi ile birlikte ameliyatsız yüz germe yöntemleri de çoğaldı. Yaşlanma, genetik yatkınlık, güneş ışınlarına maruz kalma ve cilt yapısı gibi çeşitli unsurlar nedeniyle yüzde meydana gelen sarkmaların ve kırışıklıkların giderilmesini sağlayan ameliyatsız yüz germe uygulamaları ile son derece başarılı sonuçlar alınabiliyor.
Yüz germe amacıyla cerrahi yöntemlere başvurma gereksinimini azaltan ameliyatsız yüz germe işlemleri yüzde belirgin bir gençleştirme etkisi yaratabiliyor. Belirli bir dereceye kadar olan sarkma, çizgiler kırışıklıklar giderilebilirken çoklu etkiler sayesinde cilt gençleştirme sağlanabiliyor.
Genellikle lokal anestezi ile gerçekleştirilen ameliyatsız yüz germe işlemleri etkileri belirli süreliğine kalıcılığını koruyor. İşlem öncesi, sırası ve sonrası son derece konforlu. Herhangi bir kesi yapılmadan gerçekleştirmeleri post operatif dönemde iyileşme sürecine özgü şikayetlerin oluşumunu engelliyor.
İp Yüz Germe En Popüler Ameliyatsız Yüz Germe Yöntemlerinden
Fransız askı olarak da bilinen ip yüz germe en çok tercih edilen ameliyatsız yüz germe yöntemleri arasında yer alır. V şekilli bir yüz yaratılmasını sağlayabilen uygulama sırasında cildin altına özel ipler yerleştirilir. Uygulama alanında dolaşımı artırarak kolajen üretiminin tetiklenmesini sağlayan iple yüz germe sonuçları uygulamadan bir ila iki ay sonra ortaya çıkar.
Lazer Lifting ile Cilt Sıkılaşıyor ve Gençleşme Sağlanabiliyor
Lazer ışınlarının epidermise kontrollü şekilde iletilmesi yoluyla gerçekleştirilen lazer lifting yöntemi en sık tercih edilen ameliyatsız estetik tedavileri arasında yer alır. Lazer lifting tedavisinde fraksiyonel lazer kullanılmaktadır. Fraksiyonel lazer ile cildin hem alt hem de üst kısmında değişim başlatılabilir. Yeni kolajen üretimi tetiklenir, cilt kalitesi artırılır ve onarım sürecinin başlamasıyla cilt sarkması giderilebilir. Cilt gençleştirme etkisini lifting ile birleştiren tedavi seanslar dahilinde uygulanır. Maksimum oranda sıkılaştırma elde edilebilmesi için seans sayısının kişiye göre planlanması gerekir.
Likit Lifting Dolgu Uygulaması Özel Tekniklerle Yapılıyor
Sıvı yüz germe tedavisi olarak da bilinen likit lifting; yüz germe amacıyla sıklıkla tercih edilen ameliyatsız yüz germe uygulamaları arasında yer alır. Ciltteki bağ dokusunun zayıflaması, elastin ve kolajen üretiminin azalması sonucu ortaya çıkan cilt sarkma sorunu için güvenle tercih edilebilen uygulama sırasında dolgu maddeleri belirlenen bölgelere enjekte edilir. Yaklaşık 30 ila 60 dakika arasında süren likit dolgularla yüz gençleştirme etkisi 12 – 18 ay devam edebilir.
Saten Yüz Germe Sırasında Cilt Altı Yağ Dokusu Zarar Görmüyor
Hybrid enerji, fokuslu ultrason, radyofrekans ve akustik dalga teknolojileri kullanılarak gerçekleştirilen bir teknik olan saten yüz germe cilt kalitesini artırmayı hedefler. Hastanın cilt altındaki yağ dokusu üzerinde azaltıcı etkiye yol açmayan saten yüz germe sırasında radyofrekans ve ultrason enerjilerinden eş zamanlı fayda sağlanabilir. Yalnızca belirli cihazlar kullanılarak gerçekleştirilebilen uygulama yüz germe etkisinin yanı sıra anti aging etki de göstermektedir.
Minimal Sarkmalar İçin Yüz Mezoterapisi Etkili Olabilir
İçerisindeki mineraller, vitaminler ve amino asitler ile ciltteki yaşlanma belirtilerini azaltan ve yaşlanma karşıtı etki sunan yüz mezoterapisi, minimal sarkmaların giderilmesini mümkün kılabiliyor. Seans sayısı kişiye özel şekilde belirlenen tedavi sonrasında ince çizgiler kırışıklıklar giderilebiliyor. Mezoterapi yüz, boyun ve gıdı bölgesine de uygulanabiliyor. Ciltteki kan dolaşımını düzenleyen kolajen üretimini tetikleyen, cilt elastikiyetini artıran mezoterapi tek başına ya da botoks dolgu gibi uygulamalarla birlikte yapılabiliyor.
Kimi Zaman Yüz Germe Ameliyatı Tek Çare Olabilir
Her ne kadar ameliyatsız yüz gençleştirme uygulamaları son derece çeşitli ve etkili olsa da her hasta grubunda hedeflenen sonucun alınması mümkün olmuyor. Çok derin kırışıklıklar ve belirgin sarkmalar olduğu takdirde estetik cerrahi tek ve en etkili çözüm olarak varlığını sürdürüyor.
Yüz germe ameliyatı gereksinimini azaltmak için ameliyatsız yüz estetiği uygulamaları ile cilt elastikiyetinin korunması, kollajen üretiminin sürekliliğinin sağlanması ve yaşlanma karşıtı etkinin mümkün olduğunca erken dönemde başlatılması öneriliyor.
Göz Altı Işık Dolgusu
Bu yazımızda “Göz altı ışık dolgusu nedir?”, “Göz altı ışık dolgusu nasıl yapılır?” ve “Göz altı ışık dolgusu kimlere yapılır?” gibi en çok merak edilen soruların yanıtlarını bulabilirsiniz.
Yaşlanma, yorgunluk, genetik yatkınlık, sigara kullanımı, uyku problemleri ve göz çevresi bakımının ihmal edilmesi gibi farklı nedenlerle gözaltı morlukları artış gösterir. Kişinin olduğundan yaşlı ve mutsuz görünmesine neden olan bu kozmetik sorunlar göz altı ışık dolgusu ile büyük ölçüde giderilebilir.
Son yıllarda gerek kadınlar gerek erkekler tarafından en çok tercih edilen medikal estetik uygulamaları arasında yer alan göz altı ışık dolgusu göz altındaki çukurlaşmaların, hacim kayıplarının ve morluk oluşumlarının azaltılması amacıyla uygulanan ameliyatsız bir tedavi yöntemidir.
Sunduğu pozitif etki “göz altı ışık dolgusu nedir?” sorusunun yanıtlarını merak ettirmektedir.
Göz Altı Işık Dolgusu Nedir?
Göz altı bölgesinde oluşan koyu halkaların, morlukların ve hacim kayıplarının giderilmesi amacıyla; göz altı bölgesinde kullanılmak üzere özel olarak formüle edilen dolgu malzemelerinin, özel enjeksiyon teknikleri kullanılarak künt uçlu kanüller ile bölgeye enjekte edilmesi yoluyla gerçekleştirilen medikal estetik tedavi “göz altı ışık dolgusu” olarak adlandırılır.
Göz altı ışık dolgusu gözler, burun ve elmacık kemikleri arasındaki bölgede koyu gölgelenmelere neden olan kısma uygulanır. Seçilmiş hastalarda son derece başarılı sonuçlar alınmasını sağlayan uygulama birçok faydayı beraberinde getirir.
Göz altı ışık dolgusu ile;
- Göz altında koyu renkli yansımalara neden olan hacim kayıpları azaltılabilir,
- Göz altı morlukları hafifleyebilir,
- Göz altı bölgesinde aydınlık bir etki elde edilebilir,
- Göz altı torbalarının görünümü azaltılabilir.
- Bölge cildinin elastikiyeti artış gösterebilir.
Göz altı ışık dolgusu sırasında bölgeye enjekte edilen dolgu malzemesinin içerisinde hyalüronik asit bulunur. Hyaluronik asit sayesinde bölgenin nem ihtiyacı karşılanırken cilt bariyerinin güçlenmesi mümkün olur.
Uygulama öncesi lokal anestezik etkili krem göz çevresine sürülür. Lokal anestezik etkili krem etkisini gösterdikten sonra künt uçlu kanüller ile enjeksiyon gerçekleştirilir. Uygulama yaklaşık 15- 20 dakikada tamamlanır.
Uygulama sonrası son derece konforludur. Bölgede hafif şişlik ve morluk oluşması normaldir, bu yan etkiler kendiliğinden 1 hafta içerisinde kaybolma eğilimindedir. İşlem günü makyaj yapılmamalı, sıcak su ile duş almaktan kaçınılmalıdır.
Göz Altı Işık Dolgusu Doğru Hasta Grubuna Uygulanmalıdır
Göz altı ışık dolgusu ile göz altındaki minimal ölçüdeki morluklara, torbalanmalara ve hafif düzeydeki kırışıklık oluşumlarına karşı etkili sonuçlar alınabilir. Ancak her hasta grubunda başarılı sonuçların alınacağını söylemek gerçekçi bir yaklaşım olmayacaktır.
Göz altındaki torbalar çok belirgin olduğunda, bölgede derin kırışıklıklar bulunduğunda göz altı ışık dolgusu ile hedeflenen sonuç alınamaz. Bu gibi şikayetleri olan hastalarda alt göz kapağı cerrahisi önerilir.
Seans Sayısı Kişi Özelinde Belirlenir
Göz altı ışık dolgusu seans sayısı hasta özelinde belirlenir. Bazı hastalarda maksimum oranda etki elde edebilmek için yaklaşık 3 hafta aralıklarla gerçekleştirilen 3 seans yeterli olurken bazı hastalarda tek seans uygulama yapılması istenen etkinin alınmasını sağlayabilir. Kişinin yaşı, cilt yapısı, göz altı bölgesindeki sorunların boyutu gibi değişkenler gerekli seans sayısını değiştirebilir.
Etkisinin Ortaya Çıkabilmesi İçin Zaman Geçmesi Gerek
Göz altı ışık dolgusunun etkisinin ortaya çıkabilmesi için dolgu malzemelerinin içinde yer alan hyaluronik asit bileşeninin su tutma özelliğinin ortaya çıkması gerekir. Bunun için yaklaşık iki hafta beklenmesi gerekir. Göz altı ışık dolgusu etki süresi kişiden kişiye değişebilir; 8 – 12 ay devam edebildiği bilinmektedir. Etkisi geçtiğinde, hasta uygulama için gerekli kriterleri karşılamaya devam ediyorsa uygulama tekrar edilebilir.
Hiperpigmentasyon Nasıl Geçer?
Cildin bazı bölgelerinin diğerlerine oranla daha koyu renkte olması ile karakterize hiperpigmentasyon, estetik kaygılara yol açan bir cilt problemidir. Temelinde cilde renk veren melanin adlı renk pigmentinin fazla üretilmesi sonucu ortaya çıkar. Kişinin görüntüsünden rahatsızlık duymasına neden olduğundan “Hiperpigmentasyon nasıl geçer?” sorusunun yanıtları sıklıkla merak edilir.
“Hiperpigmentasyon nasıl geçer?” sorusuna verilebilecek farklı yanıtlar bulunuyor. Günümüzde kimyasal peeling gibi cilt bakımı süreçlerine ek olarak çeşitli tedavi seçenekleri ile leke tedavisi mümkün olabilir. Detaylara geçmeden önce “hiperpigmentasyon nedir?” sorusunu yanıtlamak istiyoruz.
Hiperpigmentasyon Nedir, Nedenleri Nelerdir?
Ciltte kahverengi, gri, kırmızı, pembe nokta ya da yama görünümüne yol açan lekeler oluşması durumu hipermigmentasyon olarak adlandırılır. Yüzde, sırtta, boyunda; kısacası vücudun herhangi bir yerinde ortaya çıkabilirler. Hiperpigmentasyonun sağlık için bir zararı bulunmamaktadır. Tedavi süreçlerine başvurulmasının temel amacı kişinin lekesiz bir cilde kavuşmak istemesidir.
En sık görülen cilt sorunları arasında yer alan hiperpigmentasyon birçok farklı nedenle oluşabilir. Hiperpigmentasyon nedenleri şu şekilde açıklanabilir:
Hiperpigmentasyonun temel nedeni cilde rengini veren bir pigment olan melanosit hücresindeki artıştır. Cildin doğal pigment seviyesi genetik olarak belirlenir. Cildin üst tabakasındaki melanin sayısının fazlalaşması da melanin dağılımının normal olmaması da hiperpigmentasyon oluşumuna yol açabilir.
Bu nedenle hiperpigmentasyon nedenleri söz konusu olduğunda melanin artışına neden olan faktörlerden bahsedilir. Bu nedenler oldukça çeşitlidir;
- Hormonal değişimler,
- Düzenli olarak kullanılan ilaçlar,
- Gebelik,
- Güneş ışınlarına ya da vücudun belirli bölgelerinin; dirsekler ve dizler gibi sürtünmeye maruz kalınması hiperpigmentasyona yol açabilir.
Farklı nedenlerin bulunması hiperpigmentasyon tipleri özelinde de değişikliğe yol açabilmektedir. Yaşlılık lekeleri ve melazma en sık görülen hiperpigmentasyon tipleri arasında yer almaktadır.
Tüm bunlara ek olarak akne ve sivilce oluşumlarının sonrasında da cilt lekeleri oluşabilir, akne ve sivilce sonrası görülen koyu lekeler genellikle kendiliğinden geçme eğilimindedir.
Hiperpigmentasyon Tedavisi Yöntemleri
Hiperpigmentasyon tedavisi kişiye özel planlanır, sağlık için zararlı olmamakla birlikte kişinin aynadaki görüntüsünden memnun olmamasına neden olduğundan tedavi gereksinimi ortaya çıkarabilir.
Topikal Krem Tedavisi
Hiperpigmentasyon tedavisi kapsamında en sık tercih edilen yöntemlerden biri topikal krem tedavisidir. Askorbik asit, kojik asit, peeling etkisi sunan glikolik asit gibi farklı bileşenler içeren kremler ile etkili sonuçlar alınabilir. Topikal krem tedavileri tek başlarına uygulanabildikleri gibi farklı tedavi yöntemleri ile kombine edilebilir.
Kimyasal Peeling
Cildin üst tabakasının kontrollü bir şekilde soyulması prensibiyle gerçekleştirilen kimyasal peeling uygulaması cilt lekelerinden kurtulmayı sağlayabilir. Renk farklılıklarını minimize edebilmek için tercih edilebilen bu medikal cilt bakımı yöntemi akne ve sivilce leke oluşumları üzerinde de son derece etkilidir.
Kimyasal peeling sırasında lekelenmelerin ne kadar derin olduğu ve kişinin cilt tipi doğrultusunda farklı bileşenlerden yararlanılması mümkündür. Salisilik asit, TCA ve glikolik asit sıklıkla kullanılan bileşenlere örnek olarak gösterilebilir.
Lazer Tedavileri
Cilt gençleştirme başta olmak üzere birçok cilt probleminin tedavisi için tercih edilebilen fraksiyonel lazer inatçı lekelenmelerde son derece başarılı sonuçların alınmasını sağlayabilir. Lazer ışınlarının cilde kontrollü bir şekilde uygulanmasına dayanan tedavi cildi hücresel bazda uyarır ve cildin kendi kendini onarma sürecini tetikler. Tedavi sonrası süreçte hem cilt lekeleri görünümü azalır hem de cilt tazelenir.
Cilt lekeleri için lazer tedavileri seanslar dahilinde uygulanır. Seans sayısı hastadan hastaya değişebilir. Çok derinleşmeyen yaşlılık lekeleri ve güneş lekeleri tek seansla dahi etkin bir şekilde hafifletilebilir.
IPL Tedavisi
Yoğun atımlı ışık tedavisi güneş lekeleri için en çok tercih edilen tedavi yöntemleri arasında yer alıyor. Kılcal damar tedavilerinde de sıklıkla tercih edilen yöntem ciltteki renk koyuluklarını gidererek konforlu bir deneyim sunuyor.
Hiperpigmentasyonun ardındaki nedenlerin belirlenmesi hem tedavi süreçlerinin başarısında hem de lekelerin yenilenmesinde etkilidir. Bu nedenle hiperpigmentasyon sorunu yaşayan kişilerin uzmanlara muayene olmaları son derece önemlidir.
Jalupro Gençlik Aşısı Nedir?
Son dönemde gençlik aşısı dendiğinde akla ilk gelen uygulamalardan biri olan Jalupro HMW; bilinen adıyla Jalupro Gençlik Aşısı cilt üzerindeki gençleştirme etkisiyle dikkat çekiyor. İçeriğindeki hyaluronik asit ile cildin nem dengesini başarılı bir şekilde sağlayan uygulama ciltteki mat görünümü de yok edebiliyor.
Orta ve şiddetli boyuttaki kırışıklıklarla çatlakların giderilmesini sağlarken aynı zamanda cilt kalitesini yükselten Jalupro HMW amino asitler bakımından da son derece zengin. Ciltteki yara izlerinin hafifletilmesinde etki gösterdiği gibi ciltte oluşmaya başlayan sarkmaları da minimize edebiliyor.
Maksimum etki için iki seans uygulanması gereken Jalupro gençlik aşısı etkisi yaklaşık iki haftada ortaya çıkıyor. Her bir seans 15 ila 20 dakikada tamamlanırken hastalar uygulama sonrası günlük hayatlarına hızla dönüş yapabiliyor.
Cilde nem ve canlılık katan gençlik serumu uygulaması birçok avantajı beraberinde getiriyor, son derece güvenli bir medikal estetik uygulaması olarak öne çıkan Jalupro gençlik serumu da uzman hekimlerce gerçekleştirilmesi gereken ameliyatsız estetik tedaviler arasında yer alıyor.
Jalupro HMW Ne İşe Yarar?
“Jalupro HMW ne işe yarar?” sorusu hakkında detaylara geçmeden önce “Hmw ne demek?” ile ilgili kısa bir bilgi aktarmak isteriz. Jalupro gençlik aşısının yüksek yoğunluklu hyalüronik asit içeren formunu tanımlamak için HMW kısaltması kullanılmaktadır.
Jalupro HMW amino asitlerin akıllı bir kombinasyonu kullanılarak formüle edilmiştir. Cildin üst tabakasına enjekte edilir. Teknik olarak “dermal biorevitalizer” olarak tanımlanan gençlik serumu hem yaşlanma belirtilerine hem de yara izlerine karşı etkilidir.
Yüz, el, boyun dekolte bölgesi için güvenle uygulanabilen medikal estetik tedavisi ile şu değişimler elde edilebilir:
- Cilt elastikiyetinin artması sağlanabilir, ciltteki minimal sarkmalar toparlanabilir.
- Cildin sıkılaşması ve sarkmaların minimize edilmesiyle yüz hatları belirginleşebilir.
- Cilt ihtiyaç duyduğu nem ile buluşur; canlanabilir ve aydınlanabilir.
- Cilt tonunun eşitlenmesine yardımcı olabilir.
- Yüksek hyaluronik asit içeriği sayesinde cilde hacim kazandırabilir.
- Güneşin zararlı ışınlarının ve çevresel faktörlerin etkisiyle oluşan lekelerin azaltılmasını sağlayabilir.
- Ciltte zaman içerisinde hacim kaybına uğrayan bölgelerde dolgunluk etkisi yaratabilir.
Jalupro HMW: Cilt Kalitesini Artırır
Sahip olduğu yüksek konsantrasyonlu hyalüronik asit ve amino asitler ile cildi nemlendirerek derinden yüzeye bir iyileşme başlatan aynı zamanda kollajen üretimini tetikleyen Jalupro HMW yüz, eller ve dekolte bölgesi için etkili çözümler sunabilir.
Uygulama öncesinde belirlenen bölgeye uyuşturucu bir krem sürüldükten sonra ince iğnelerde enjekte edilen gençlik serumu ufak aralıklarla uygulanır. Her ne kadar en ideal sonuçların alınması için iki seans uygulama önerilse de cilt kusurları hafif olan kişilerde tek seans uygulama yeterli olabilmektedir.
Jalupro HMW ile Neme Doyan Cildin Sağlığı İyileşir
Jalupro HMW ile elde edilen en önemli kazanımlardan biri cildin nem ihtiyacının karşılanmasıdır. Cilt zaman içerisinde, cilt bakımı süreçlerinin ihmali ve çevresel faktörlerin etkisiyle nem kaybetmeye başlar. Nem kaybı sadece ince kırışıklıkların ortaya çıkmasına neden olmaz, cilt sağlığını da bozar.
Nem azaldığında cildi dış etmenlere karşı koruyan ve bir kalkan görevi üstlenen cilt bariyeri zarar görmeye başlar. Ciltte oluşan gözle görülemeyecek denli küçük mikro çatlaklar cildin bakteriler ve virüsler gibi mikroorganizmalara karşı savunmasız hale gelmesine yol açar. Bu durum enfeksiyonlar dahil olmak üzere çeşitli cilt sorunlarının ortaya çıkmasının nedenine dönüşebilir.
Jalupro HMW yüksek hyalüronik asit içeriği ile cildin nemle buluşarak daha sağlıklı hale gelmesine yardımcı olur. İçeriğindeki aminoasitler cildi besler, cilt altına da etki eden bir onarım sürecini tetikler.
Siz de daha canlı, daha parlak, daha sağlıklı ve genç bir görünüme kavuşmak isterseniz Jalupro gençlik serumu faydalarını deneyimleyebilirsiniz. Cilt analiziniz gerçekleştirildikten sonra uygulamanın etkilerini kısa sürede görmeye başlayabilir, yaklaşık 1 yıl cildinizdeki belirgin değişimin etkisini hissedebilirsiniz.