Sağlıklı Bir Cildin Sırrı: Kozmetik Dermatoloji
Estetik dermatoloji olarak da adlandırılan kozmetik dermatoloji, cilt sağlığını iyileştirmek ve ciltteki yaşlanma belirtilerini minimize ederken yenilerinin oluşmasının engellenmesi için gerçekleştirilen ameliyatsız tedavi yöntemlerini ifade etmek için kullanılan çatı bir tanımlamadır. Cildiyenin özelleşmiş dalı olarak karşımıza çıkan kozmetik dermatoloji sayesinde cilt kalitesinde artış elde edilmesi ve kişinin daha iyi hissetmesine yönelik değişimlerin gerçekleştirilmesi sağlanır.
Yaşın ilerlemesi, cilt bakımı süreçlerinin aksatılması, gün içerisinde maruz kalınan çevresel faktörler ve hatta beslenme alışkanlıkları cildin elastikiyetinin korunmasını sağlayan elastinin ve doku bütünlüğünde görev yapan kolajenin üretiminin azalmasına neden olur. Cilt görünümünde etkili bu maddelerin azalması ciltte belirginlik kazanan hacim kayıplarına, yaşlanma belirtilerine ve nihayetinde kişinin estetik kaygılar duymasına yok açar.
Ciltte meydana gelen kusurların ve belirli ölçüye kadar olan deformasyonların tedavisi kapsamında kozmetik dermatoloji alanına giren yöntemlere başvurulması gerekebilir. Farklı tedavi yöntemleri sayesinde cilt tonunun eşitlenmesi, ciltteki kırışıklık görünümünün azaltılması, cilt altı yağ dokusunun miktarının düşürülmesi, ciltte gençleşme etkisinin elde edilmesi ve ciltte kozmetik sorunlara yol açan akne ve yara izlerinin hafifletilmesi sağlanabilir. Tüm bunlara ek olarak kozmetik dermatoloji çatlakların ve selülitlerin giderilmesi için de çözüm sunar.
İçerikler
Sıklıkla Uygulanan Kozmetik Dermatoloji Tedavileri
Temel amacı cilt görünümünün iyileştirilmesi olan kozmetik dermatoloji tedavi süreçleri planlanırken hastanın cilt tipi, cildinin ihtiyaçları, beklentileri ve hedefleri göz önünde bulundurulur. Sıklıkla uygulanan kozmetik dermatoloji tedavileri şu şekilde sıralanabilir:
Dolgu Uygulamaları
En sık tercih edilen kozmetik dermatoloji tedavi yöntemlerinin başında dolgu uygulamaları gelir. Dolgu uygulamaları ile yüz hatlarının şekillendirilmesi sağlanabilirken ciltteki hacim kayıpları giderilebilir. Uygulama bölgesi doğrultusunda farklı tipte dolgu malzemeleri bulunmakta, tedavinin uygulama teknikleri değişiklik gösterebilmektedir.
Hyaluronik asit içeren dolgu malzemeleri sıklıkla tercih edilir. Hyaluronik asidin en önemli özelliği ciltte su tutulumunu artırması ve cildi ihtiyaç duyduğu nemle buluşturularak cilde hacim kazandırmasıdır. Dudak dolgusu, boyun dolgusu, çene dolgusu, elmacık kemiği dolgusu ve alın dolgusu uygulamalarında kullanılan malzemelerin içerisinde genellikle hyaluronik asit bulunur.
Microneedling
Yaşlılık lekelerinin, cilt tonundaki eşitsizliklerin, cilt çatlaklarının, ciltteki çizgi ve kırışıklıkların azaltılması amacıyla uygulanan kozmetik dermatoloji tedavilerinden biri, mikro iğneleme olarak da adlandırılan microneedling uygulamasıdır. Cilt yüzeyinde mikro iğnelerle oluşturulan kontrollü hasarlar sonrasında cildin kendini onarma mekanizması devreye girer. Kolajen ve elastin üretiminin tetiklenmesini sağlayan mikro iğneleme ile ciltte yenilenme mümkündür.
Lazer Epilasyon
Vücudun farklı bölgelerindeki istenmeyen tüyler kişilerin hareketlerini ve kıyafet tercihlerini kısıtlarken öz güven kayıplarını beraberinde getirebilir. Çeşitli epilasyon yöntemleri ile istenmeyen tüylerden kurtulmak mümkün olmakla beraber bu epilasyon yöntemlerinin etkisi geçici olduğundan hedeflenen konfor elde edilemeyebilir. Lazer epilasyon istenmeyen tüylerden kalıcı olarak kurtulmak mümkün olabilmektedir. Farklı dalga boylarına sahip olan, etki mekanizmaları farklılaşabilen ve FDA onaylı cihazlar ile gerçekleştirilen lazer epilasyon tedavisinde farklı genişlikte başlıklar kullanılabilir. Epilasyon yapılacak alanın özellikleri doğrultusunda başlıklar değiştirilebilir.
Bot. Toks. Tedavisi
Ciltteki kırışıklıkların ve mimik izlerinin hafiflemesi amacıyla uygulanan Bot. Toks. Tedavisi ile enjeksiyon bölgesindeki kasların kasılma yeteneği geçici olarak kısıtlanır. Kasların tekrarlayan şekilde kasılması sonucu oluşan kırışıklıkların açılmasını destekleyen Bot. Toks tedavisi yeni kırışıklıkların oluşumunu da geciktirici etki yaratır. Alın, kaşların arası ve kaz ayakları Bot. Toks. tedavisinin en sık uygulandığı yüz kısımlarıdır.
Mezoterapi
Canlılığını yitiren, yaşlanma belirtilerinin belirginleşmeye başladığı ciltlerde yenileyici, onarıcı ve gençleştirici etki yaratan mezoterapi, kozmetik dermatolojide sıklıkla uygulanan tedavi prosedürlerinden biridir. Cildi gençleştirmek, sıkılaştırmak ve ciltteki fazla yağı gidermek için cilt altına enzimlerin, vitaminlerin, bitki özlerinin, amino asitlerin ve minerallerin enjekte edilmesine dayanan mezoterapi saç dökülmesine, selülitlere ve çatlaklara da etki gösterebilmektedir.
Oxygeneo Bakımlarının Cilde Etkisi Nedir?
İçerikler
Oxygeneo Bakımlarının Cilde Etkisi Nedir?
Cilt kalitesini artırmak, kan dolaşımını hızlandırmak ve cildi daha çok oksijen ile buluşturarak cildin yenilenmesini sağlamak… Tüm bu etkilerin alınması Oxygeneo ile mümkün.
Son yılların en popüler medikal cilt bakımı tedavileri arasında yer alan Oxygeneo kan dolaşımını artırarak hücrelere daha çok oksijen ulaşmasını, böylece daha sağlıklı ve yenilenmiş bir cilde kavuşulmasını sağlayabiliyor.
Seanslar dahilinde uygulanan ve her biri yaklaşık 45 dakika süren Oxygeneo cilt bakım seanslarının ardından günlük yaşama hemen dönülebiliyor. Dört mevsim rahatlıkla yapılabilmesi ve sunduğu dikkat çekici etkiler Oxygeneo cilt bakımı hakkında merak edilenleri de artırıyor.
Bu yazımızda Oxygeneo cilt bakımı hakkında en çok merak edilen konuya; bu medikal cilt bakımının cilde olan etkilerine değineceğiz. Öncelikle “Oxygeneo nedir?” ve “Oxygeneo cilt bakım aşamaları nelerdir?” özelinde bilgi aktarmak istiyoruz.
Oxygeneo Nedir?
Oxygeneo; özel cihazlar kullanılarak gerçekleştirilen, üç temel aşamadan oluşan ve cildin derinden yüzeye yenilenmesine yardımcı olan medikal cilt bakım tedavisidir. Tüm cilt tipleri için güvenle tercih edilebilen Oxygeneo cilt bakım tedavisi alanında uzmanlar tarafından uygulanmalıdır.
3’ü bir arada cilt bakımı olarak da adlandırılan Oxygeneo cildin onarılmasını, yenilenmesini ve beslenmesini sağlarken yoğun oksijen desteğinin sunduğu avantajların yaşanmasını mümkün kılar. Diğer cilt bakım süreçlerinden en temel farkı cildi kan dolaşımı aracılığı ile içeriden oksijenle buluşturulmasına katkı sunmasıdır. Daha fazla oksijenle buluşan cilt arınır ve cilt sorunları özelinde belirlenen besinleri almaya hazır hâle gelir.
Oxygeneo Aşamaları Nelerdir?
Oxygeneo üç adımda uygulanan bir cilt bakım yöntemidir. İlk aşamada oksijenleme sağlanır. Cildin ölü hücrelerden arındırılabilmesini sağlayan bu aşamada eksfoliasyon gerçekleştirilir. Özel cihazın başlığına sitrik asit ve kalsiyum karbonat karışımı olan Capsugen adı verilen bir kapsül yerleştirilir. Bu başlık, özel bir jel sürülmüş cilt yüzeyinde karbondioksit oluşumunu başlatır ve Bohr etkisi meydana gelir. Dokulardaki oksijen artmaya, kan dolaşımı hızlanmaya ve kan yolu ile daha çok oksijen iletimi sağlanır. Cildin sonraki aşamalara hazırlanmasını sağlayan bu aşamayı radyofrekans uygulaması izler.
Radyofrekans aşamasının temel amacı, cilt altı dokusunun kontrollü bir şekilde ısıtılması ve bu sayede kolajen üretiminin tetiklenmesidir. Kolajen sentezi tetiklendiğinde cilt sıkılaşmaya ve elastikiyet kazanmaya başlar. Radyofrekans uygulaması kişinin ihtiyaçları doğrultusunda planlama yapılır.
Son aşama ultrason aşamasıdır. Ultrason başlık kullanılarak tamamlanan aşamada kişinin cilt ihtiyaçlarına özel hazırlanan losyonların cilt tarafından en verimli şekilde emilebilmesi sağlanır.
Oxygeneo Etki Mekanizması Nedir?
OxyGeneo® cilt bakımında 1904’te Christian Bohr tarafından keşfedilen Bohr etkisinden yararlanır. Etki, karbondioksit konsantrasyonu arttığında, hemoglobinin oksijeni içeriden salması ile ilişkilidir. Kapsül ve tedavi jeli arasındaki OxyGeneo® etkileşiminin başlaması ciltte bol miktarda karbondioksit oluşmasını ve bu durum da cildi doğal olarak oksijenlendiren Bohr etkisinin başlamasını tetikler. Cildi oksijenlendirmek, tüm yaşlanma karşıtı ve düzeltici cilt prosedürlerinde etkili bir tekniktir.
Yeni nesil cilt bakımı olarak son dönemde popülerliği artan Oxygeneo medikal cilt bakımı kolajen sentezini tetikleyerek cildin daha sıkı, diri ve dolgun bir görünüme kavuşmasına yardımcı oluyor. Radyofrekans aşaması sayesinde cilt sıkılaşarak yüz hatlarının belirginliği artırılabilirken ciltte gençleşme etkisi elde edilebiliyor.
Oxygeneo cilt bakımı sayesinde cilt derinlemesine arınabilir, ölü deri hücreleri giderilebilir, ciltte dolgunlaşma etkisi elde edilebilir ve cilt hacminde artış gözlemlenebilir. Tüm bunlara ek olarak ciltteki lekelerin belirginliği azaltılabilir ve kolajen sentezinin tetiklenmesine bağlı olarak yaşlanma belirtilerinin görünürlüğü minimize edilebilir.
NeoRevive mi NeoBright mı?
Oxygeneo cilt bakımı sırasında farklı türlerde jeller tercih edilebilir. Kişinin cilt tipi ve cildinin ihtiyaçları jel seçimi üzerinde belirleyicidir.
NeoRevive formülasyonun içerisinde kırışıklık görünümünü azaltan hyaluronik asit, cilt onarımını tetikleyen peptitler, kolajen sentezini artıran retinol bulunur.
NeoBright formülasyonun içerisinde ide cilt tonunun dengelenmesine yardımcı olan azelaik asit, ciltte aydınlatma yaratan kojik asit ve anti aging etkileri ile öne çıkan retinol bulunur.
Morpheus 8 Nedir, Ne İşe Yarar?
Altın iğne ve fraksiyonel radyofrekans uygulaması gibi farklı isimlerle de anılan Morpheus 8, son dönemlerde dikkat çeken medikal estetik tedavilerinden biri olarak kabul ediliyor. Cilt yenileme, cilt gençleştirme ve cilt sıkılaştırma etkisi sunan uygulama minimal invaziv olması, yüksek ölçüde etki sunması ve FDA onayı bulunması gibi özellikleri ile popülerliğini artırıyor.
Ameliyatsız estetik uygulamaları sayesinde daha genç, daha elastik ve kaliteli bir cilde kavuşmak mümkün, üstelik yan etkilerin de neredeyse hiç olmaması ameliyatsız estetik tedavilerinin tercih sıklığını artırıyor. Yeni teknolojilerin ortaya çıkması kadınların da erkeklerin de daha genç görünmek için tercih edebilecekleri tedavi seçeneklerini çoğaltıyor.
Morpheus 8 uygulaması son dönemde sıklıkla tercih edilen tedavilerden biri. Elastikiyetini kaybeden ve kalitesi azalan cilde mikro iğneler aracılığı ile radyofrekans dalgalarının iletilmesine dayanan Morpheus 8, vücudun farklı bölgelerinde etkili sonuçlar sunuyor.
Morhpheus 8 Neden Farklı?
Morpheus 8 uygulamasının temel farkı cildin daha derin dokularına etki etmesi ve cildin derinden yüzeye onarılmasına katkı sağlaması. Cilt yenileme sürecini başlatması ve tüm bu etkileri güvenle sunması tedavinin diğer uygulamalarla kıyaslandığında daha etkili ve avantajlı olmasını sağlıyor.
Mikro iğneleme uygulamasının cilt kalitesini arttırma niteliğini ve radyofrekans enerjisinin cilt sıkılaştırma etkisini bir arada sunan Morpheus 8 yüz şekillendirme etkisi ile de dikkat çekiyor. Yüz ovalini, çene ve gıdı bölgesini estetik bir hale getirmek için de tercih edilebilen ameliyatsız yüz estetiği yöntemi genel bir gençleşme etkisi sağlıyor.
Morpheus 8 Hangi Bölgelere Uygulanmaktadır?
Morpheus 8 tedavisi hem yüz hem de vücut bölgelerine güvenle uygulanabiliyor. Yüzde çene, gıdı, göz çevresi, alın, boyun ve dekolte bölgeleri; vücutta ise kol, bacak, karın, bel bölgeleri için tercih edilebiliyor.
Uygulama alanlarının çeşitliliği tedavinin avantajlarının bir göstergesi. Morpheus 8 alanında uzman hekimlerce tedavi için uygunluğu belirlenen hastalara uygulandığında şu faydaları sunuyor:
- Özel başlıkları sayesinde cilt yenileme yani resurfacingetkisi sunuyor. Lazerlerden farklı olarak koyu renkteki tenlerde de güvenle uygulanabiliyor.
- Yüz, boyun ve dekolte bölgesinde meydana gelen cilt sarkmalarının sıkılaştırılması için Morpheus 8 uygulamasına başvurulabiliyor. Cildin derinden yüzeye onarılmasını sağlayan uygulama hafif sarkmalarda başarılı sonuçlar elde edilebilmesini sağlıyor.
- Ciltteki kırışıklık tedavisiiçin Morpheus 8 uygulaması tercih edilebilir. İnce kırışıklıkların da derinleşen kırışıklıkların da belirginliğinin azalmasını sağlayabiliyor.
- Morpheusbölgesel çatlak oluşumlarının belirginliğinin azaltılmasında etkili sonuçlar verebiliyor. Kilo değişimleri sonucu oluşan cilt çatlaklarına erken dönemde müdahale edilmesi tedavinin başarı oranını pozitif etkiliyor.
- Morpheus 8cilt kalitesini artırarak genişleyen gözeneklerin küçülmesine yardımcı oluyor. Böylece daha pürüzsüz ve genç görünümlü bir cilde ulaşmak mümkün olabiliyor.
- Ciltte genel bir gençleşme etkisi elde edilebilmesini sağlayan uygulama ciltte leke tedavisi için de tercih edilebiliyor. Akne ve sivilce izlerine karşı da son derece etkili olduğu biliniyor.
- Diğer altın iğne tedavilerinden farklı olarak Morpheus 8 farklı iğne sayısına sahip başlıklar içeriyor. Örneğin 12 pin içeren prime başlık küçük bölge uygulamalarında tercih edilebilirken cilt sıkılaştırma amacıyla yüz ve dekolte bölgesine uygulama yapılması gerektiğinde 24 pin içeren Face başlık kullanılıyor. Vücut bölgesinde daha geniş alanlara tedavi gerçekleşeceğinde ise 40 pinlik özel başlıklar tercih ediliyor.
Morpheus 8 Uygulamasını Kimler Yaptıramaz?
18 yaşının üzerinde olan; daha genç, kaliteli, canlı ve sağlıklı bir cilt görünümüne kavuşmak isteyenler Morpheus 8 uygulaması için uygun aday olarak değerlendirilir. Bu noktada uygulamanın kimler için önerilmediğinin bilinmesi önemlidir. Enfeksiyon sorunu yaşayan, emzirme veya gebelik sürecinde olan, kalp pili kullanan, uygulama bölgesinde açık yarası bulunan kişiler tedavi için uygun kabul edilmiyor.
Terleme Tedavisi Nedir, Nasıl Geçer?
Terleme, vücudun toksinlerden arınması ve sıcaklığını düzenlemesi gibi faydaları olan doğal bir süreç olmakla birlikte bazı kişilerde yaşam konforunu ve öz güveni azaltacak denli fazla olabilir. Aşırı terleme sorunu yaşayan kişiler mevsimlerden bağımsız olarak bu sorunla karşılaşabildiklerinden terleme tedavisi yöntemlerine başvururlar.
Normal şartlarda terleme efor harcanması, heyecan veya korku hissedilmesi gibi psikolojik faktörler ve havanın sıcak olması gibi nedenlerle gündeme gelir. Son derece doğal ve sağlıklı kabul edilen terlemenin aşırı şekilde meydana gelmesi ise hiperhidroz olarak adlandırılır.
Hiperhidroz ter bezlerinin normalden fazla çalışması ile karakterize bir durumdur ve normalden yaklaşık 40 kat daha fazla terlemeye neden olabildiği ifade edilebilir. Hiperhidroz vücudun farklı bölgelerinde oluşabilir. Bölgesel görülebilen aşırı terleme koku oluşumuna da yol açabilir. Bu nedenle terleme tedavisi tercihten ziyade bir zorunluluk haline dönüşebilir.
İçerikler
Aşırı Terleme Sebepleri Nelerdir?
Egzersiz yapmaya ya da hava sıcaklığına bağlı olmadan gerçekleşebilen aşırı terleme ardında farklı nedenler bulunabilir. Gün içerisinde rutini bozacak ölçüde terleme, terleme nedeniyle sosyal ortamlardan kaçınma, aniden her zamankinden fazla terleme ve geceleri herhangi bir neden yokken terlemeye başlama gibi belirtilerle etkisini hissettirebilen hiperhidroz birincil ve ikincil olarak ortaya çıkabilir.
Birincil hiperhidroz ter bezlerinin aşırı aktif hale gelmesine yol açan hatalı sinir sinyallerinden kaynaklanır. Ayak terlemesi, el terlemesi, koltuk altı terlemesi ve yüz terlemesi gibi sonuçlara neden olabilir. Birincil hiperhidroz tıbbi bir durumdan kaynaklanmaz.
İkincil hiperhidroz genellikle altta yatan bir sağlık sorunu ve/veya kullanılan ilaçların sonucunda ortaya çıkar. İkincil hiperhidroz bölgesel değil vücut genelinde aşırı terleme ile karakterizedir. En sık görülen nedenleri sinir sistemi bozuklukları, enfeksiyonlar, şeker hastalığı, menopoz, tiroit sorunları ve bazı kanser türleridir.
Aşırı terleme tedavisi gerçekleştirilmediği takdirde hastalar sosyal ve duygusal olarak sorun yaşayabilirler. Aynı zamanda aşırı terlemeye bağlı olarak ciltte enfeksiyon oluşumuna da rastlanma ihtimali artar.
Aşırı Terleme Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Aşırı terleme tedavisi kapsamında birden fazla yöntem uygulanabilir. Öne çıkan tedaviler botoks tedavisi, iyontoforez tedavisi, ilaç tedavisi ve topikal ilaç uygulamalarıdır. Uygulanacak tedavi yöntemi terleme bölgesi, terleme miktarı ve terleme nedeni doğrultusunda farklılaşabilir. Sempatik sinirlere endoskopik ya da açık cerrahi ile müdahaleyi kapsayan sempatektomi de terleme tedavisi yöntemleri arasında yer alır.
Botoks ile Terleme Tedavisi
Ciltteki ince çizgilerin ve kırışıklıkların azaltılması amacıyla uygulanan Bot. Toks. tedavisi terleme tedavisi amacıyla da sıklıkla uygulanıyor. El ve ayak terlemesi, koltuk altı terlemesi ve erkeklerde yaygın şekilde görülen göğüs bölgesi terlemesi için botoks tedavisi önerilebiliyor. Terlemenin botoksla tedavisi kalıcılığı yaklaşık 6 ay devam ediyor. Ter bezlerinin geçici olarak sinyal almasını engelleyen tedavi ortalama 20 – 30 dakikada tamamlanıyor. Etkisi sona erince yinelenmesi mümkün.
Terleme İçin İyontoforez Tedavisi
Özellikle el terlemeleri şikayeti yaşayan hasta grubuna uygulanan iyontoforez tedavisi, cilde düşük voltajlı elektrik akımı verilmesi yoluyla gerçekleştirilir. 30 gün boyunca, haftada 5 gün, 20 seans dahilinde uygulanması önerilen tedavide seans süresi 20 dakika civarındadır. Etkilerin ortaya çıkması 1-2 hafta sürebilir, tedavinin ortalama 6 haftalık periyotlarda bir devam ettirilmesi önerilir.
Sempatektomi
Sinirlere cerrahi olarak müdahale edilmesi ile gerçekleştirilen sempatektomi günümüzde yaygın olarak endoskopik yöntemle yapılmaktadır. Hasta seçimi tedavi sonuçlarının başarısında etkilidir. Hastada aşırı terleme 16 yaşından önce başlamışsa, hasta 25 yaşının altındaysa, hastada sistemik problemler bulunmuyorsa, terleme uyku esnasında olmuyorsa ve hasta ideal kilosuna yakında sempatektomi tercih edilebilir.
Selülit Mesajı Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Ciltte portakal kabuğu görünümü ile karakterize selülit, kadınların ortak estetik kaygıları arasında yer alıyor. Yalnızca kilo sorunu olanlarda değil fit bir vücudu olan kadınlarda da ortaya çıkabilen selülit sorununun üstesinden gelinebilmesi adına farklı yöntemler denenebiliyor. Bu yöntemlerden biri de selülit masajı.
Temelde zararsız bir cilt sorunu olmakla birlikte estetik anlamda kaygı duyulmasına neden olan selülitin görülme sıklığı kadınlarda erkeklere kıyasla belirgin ölçüde fazla. Bacak, kalça, uyluk ve karın gibi vücut bölgelerinde ortaya çıkan selülit oluşumunun ardında genellikle hormonal, genetik ve yaşam tarzı tercihleri gibi farklı nedenler bulunuyor.
İçerikler
Selülit Nedir?
Kadınlarda selülit son derece yaygın bir cilt problemi. Cilt altında düzensiz yağ birikimi sonucu ciltte çukurlu görünüm yaratan bu sorun farklı seviyelerde gözlemlenebiliyor. Başlangıç aşamasında bölge sıkıştırıldığında portakal kabuğu görünümü ile karşılaşılırken ileri aşamalarında portakal kabuğu görünümü stabil hâle gelebiliyor.
Farklı vücut tiplerinde karşımıza çıkabilen selülit oluşumunun üstesinden tamamen gelmenin bir yolu olmamakla birlikte selülit görünümünü azaltmanın etkin yöntemleri olduğu biliniyor. Masaj uygulamaları da bu yöntemlerin başında geliyor.
Selülit Masajı Nedir?
Temelde dolaşım bozukluğu neticesinde oluşan selülit görünümünün azaltılması için vücuttaki kan dolaşımını artırmak adına uygulanan masaj, selülit masajı olarak adlandırılır. Selülit masajı cilt altındaki kan dolaşımını artırarak damar çapının daraltılmasını ve kan akışının normale döndürülmesini hedefliyor. Alanında uzman kişilerce uygulandığında kan akışının hızlanmasına bağlı olarak bölgesel selülit görünümünü belirgin ölçüde azalttığı biliniyor.
Selülit Masajı Nasıl Yapılır?
En sık tercih edilen selülit masajı yöntemlerinden biri G5 masajıdır. Bölgesel zayıflama amacıyla da uygulanabilen masaj tekniği bölgesel sıkılaşma oluşumuna da katkı sunabilir. Bölgesel incelme, bölgesel zayıflama, cilt sarkmalarının toparlanması, selülit oluşumunun engellenmesi ve var olan selülitlerin görünümlerinin azaltılması gibi faydalar sunan G5 masajı jel sürülmesinin ardından bölgeye titreşimsel hareketler ile masaj gerçekleştirilmesi prensibiyle uygulanır.
Selülit masajı nasıl yapılır? sorusuna verilebilecek farklı yanıtlar mevcut. Bu kapsamda hem masaj teknikleri hem de masaj sırasında cilde sürülen malzemeler değişebiliyor. Genellikle bitkisel yağların tercih edildiği masaj uygulamalarının varlığından bahsedilebilir. Masaj sırasında vücutta ısıyı artıran bitkisel yağlar kan dolaşımının etkin bir şekilde hızlanmasını ve cilt yüzeyindeki girintili çıkıntılı görünümün azalmasını sağlayabiliyor.
Selülit masajı uygulamaları ile ilgili bilinmesi gerekenlerden biri bu süreçlerin seanslar hâlinde uygulandığı. Hasta özelinde seans sayısı farklılaşabiliyor ve etkili sonuç alınabilmesi için seans sayısının da seanslar sırasında kullanılacak masaj losyonlarının da hasta ihtiyaçları doğrultusunda belirlenmesi gerekiyor.
Selülit masaj teknikleri arasında kan dolaşımı masajı ve lenfatik masaj öne çıkıyor. Dolaşım masajında temel amaç kan dolaşımının hızlandırılmasıyken lenfatik drenaj masajında vücuttaki toksinlerin ve ödemin giderilmesi hedefleniyor.
Selülit Masajı Faydaları Nelerdir?
Selülit masajı son derece etkili bir uygulamadır. Masaj etkilerinin maksimum seviyede ortaya çıkması için alanında uzman kişilerce düzenli olarak gerçekleştirilmesi gerekir. Selülit masajı ile vücuttaki ödem ile toksinler azaltılabilirken, kan dolaşımı hızlandırabilir. Tüm bu etkiler selülit görünümünde belirgin bir azalmaya yol açabilir. Yine de tek başına selülit masajıyla daha pürüzsüz ve selülitsiz bir cilde sahip olmak mümkün olmayacaktır.
Selülit oluşumunun ardında hormonal ve genetik nedenler öne çıksa da yaşam tarzı tercihlerinin de selülit oluşumunda etki gösterdiği biliniyor. Selülit masajı uygulaması ile birlikte aktif bir yaşam sürülmesi, sağlıklı beslenilmesi ve bol su içilmesi hedeflenen görünüme ulaşılmasını kolaylaştırıyor.
Selülit görünümünü azaltmak için selülit masajı ile birlikte selülit mezoterapisi uygulamasına da başvurulabilir. Selülit mezoterapisi tedavisinde cilt altına enjekte edilen vitamin, mineral ve aminoasit bileşenleri sayesinde yağ hücrelerinin parçalanması kolaylaşabilir.
Hassas Ciltlere Dermapen Yapılır mı?
Dermapen uygulaması dünya genelinde en sık uygulanan medikal estetik uygulamaları arasında yer alıyor. Sahip olduğu çoklu faydalarla farklı yaş gruplarında tercih edildiğinden hakkındaki soru işaretleri de artırıyor. Cilt gençleştirme ve cilt sıkılaştırma etkileri ile öne çıkan “Dermapen uygulaması hassas ciltlere yapılır mı?” hakkında hazırladığımız bu içerikte mikroiğneleme ile ilgili önemli bilgilere ulaşabilirsiniz.
İçerikler
Dermapen Nedir?
Dermapen uygulaması ismini uygulamanın gerçekleştirildiği özel Dermapen cihazından alır. Dermapen cihazının ucunda mikro iğneler bulunur. Cihazdaki mikro iğneler cilt yüzeyinde kontrollü hasar oluşturulmasını sağlar. Oluşan bu hasarlar iğnelerin cilde dik olarak girmesinin bir sonucudur. Dermapen uygulamasının ardından hastanın cilt ihtiyaçları değerlendirilerek serumlar cilde yedirilebilir. Böylece cildin ihtiyaçlarının karşılanması kolaylaştırılabilir.
Cilt yenileme ve gençleştirme amacıyla uzun yıllardır uygulanan Dermapen tedavisi ile cildin kendini onarma mekanizması harekete geçirilir. Cilt tonunun eşitlenmesi, ince kırışıklıkların ortadan kaldırılması, cildin sıkılaştırılması ve cilt gözeneklerinin küçülmesi gibi faydalar sunabilen Dermapen uygulaması cildin kolajen üretiminin tetiklenmesini sağlayarak genel bir gençleşmeyi mümkün kılar.
Dermapen Nasıl Yapılır?
Dermapen yalnızca alanında uzman hekimlerce gerçekleştirilmesi gereken bir uygulamadır. Uygulama öncesi cilt bölgesi temizlenir, dezenfekte edilir. Uygulamanın acısız ve ağrısız olması adına bölgeye anestezik etkili krem sürülür. Krem etkisini gösterince ucunda 12 mikro iğne bulunan dermapen cihazı ile cildin yüzeyine kontrollü oluklar açılır. Dermapen uygulaması esnasında hastanın tedavi edilen cilt kusuruna ve cilt yapısına göre farklı derinliklere inilebilir. Önemli olan ideal derinliğe inilmesidir.
Dermapen uygulaması cilt yüzeyinde farklı sayılarda geçişler yapılarak gerçekleştirilebilir. Bazı cilt sorunlarında bir iki geçiş yeterli olurken bazı ciltler için dört ila beş geçiş gerekli olabilir. Dermapen seanslar halinde uygulanır, seans sayısı hastanın ihtiyaçları doğrultusunda kişi özelinde belirlenir.
Dermapen uygulaması sonrasında cildin ihtiyaçlarına göre C vitamini, hyaluronik asit, çeşitli mineral ve amino asitler cilde uygulanabilir.
Dermapen Hassas Ciltlere Uygulanabilir mi?
Evet, Dermapen tüm cilt tiplerine güvenle uygulanabilir. Önemli olan uygulamanın alanında uzman hekimlerce uygun teknikle gerçekleştirilmesidir. Dermapen cihazının ucundaki iğneler çok ince olduğundan hassas yapıdaki cilt tiplerine de yüze ek olarak boyun ve kol içi gibi hassas bölgelere de gerçekleştirilebilir.
Bu noktada Dermapen uygulamasının kimlere, hangi durumlarda uygulanamayacağının bilinmesi önem taşır. Aktif cilt yaraları olan, şeker hastalığı bulunan, kan pıhtılaşma sorunu yaşayan kişiler için Dermapen uygulaması önerilmemektedir.
Dermapen Avantajları Nedir?
Dermapen, seçilmiş hastalarda çeşitli etkilere yol açan, sunduğu avantajlarla sıklıkla tercih edilen bir uygulama olma özelliği taşır. “Dermapen ne işe yarar?” sorusuna şu yanıtlar verilebilir;
- Cilt katmanında kontrollü hasar oluşturarak kolajen üretiminin tetiklenmesini sağlar. Böylece derinden yüzeye cildin yenilenmesine ve ciltte genel bir gençleşme elde edilmesine katkı sunar.
- Cilt bakımının aksatılması, yaşın ilerlemesi ve çevresel faktörlerin etkileri ile ciltte oluşan ince kırışıklıkların ve ince çizgilerin görünümünü belirgin oranda azaltmaya yardımcı olur.
- Ciltteki kan dolaşımını artırır, cildin beslenmesini sağlar ve cilt kalitesinin iyileştirilmesine yardımcı olur.
- Yanık, yara ve akne izlerinin bulunduğu bölgelere, kişi özelinde belirlenen seans sayısında uygulandığında izlerin görünümünün azaltılmasına katkıda bulunur
- Az miktarda sarkma sorunu yaşanan ciltlerde sıkılaştırıcı etki sunabilir.
Tüm bu faydalar Dermapen uygulamasının yüz bölgesinde sağladığı değişimlere örnek olarak gösterilebilir. Dermapen uygulaması yüz bölgesi haricinde saçlı deriye, kollara, dekolte bölgesine, selülitlerin bulunduğu vücut bölgelerine uygulanabilir. Uygulama alanı doğrultusunda avantajlarının çeşitlenebildiği bilinmektedir. Son yıllarda saçlı deriye uygulanma sıklığı artmıştır. Saç mezoterapisi öncesi uygulanan Dermapen ile saç dökülmesinin azaltılması ve saçların güçlendirilmesi mümkün olabilmektedir.
Güneş Lekeleri Lazer ile Geçer mi?
Ciltte lekeli bir görünüm, aynadaki yansımadan mutsuzluk duyulmasına neden olabiliyor. Akne ve sivilce izleri bir yana güneş lekeleri de cilt görünümünde rahatsızlık yaratan değişimlerin kaynağına dönüşebiliyor.
Cilt yapısı, gün ışığına çıkmadan önce güneş koruyucu kremlerin kullanılmaması ve güneş ışınlarına sıklıkla maruz kalınması gibi nedenlerle ciltte oluşan düz yapıda kahverengi lekelere güneş lekeleri adı verilir. Güneş lekeleri kötü huylu değildir ve temelde sağlık için bir risk teşkil etmezler. Ancak özellikle yüz gibi göz önünde olan vücut bölgelerinde meydana geldiklerinde kişilerde estetik kaygıları beraberinde getirebilirler.
Güneş Lekeleri Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Güneş ışınları ile temas eden cilt bölümlerinde kahverengi renk değişimleri ile karakterize güneş lekeleri, karaciğer lekeleri olarak da bilinir. Yüzde, ellerde, omuzlarda ve kollarda sıklıkla görülen bu lekeler 50 yaş ve üzerindeki kişilerde son derece yaygındır.
Farklı boyutlarda olabilen ve tüm cilt tiplerinde ortaya çıkabilen güneş lekeleri ciltte gruplar halinde oluştuğunda belirgin bir görüntüye neden olabilir. Cilde renk veren pigment hücrelerinin aşırı aktif hale gelmesi ile ortaya çıkan güneş lekeleri, ultraviyole ışınların melanin üretimini hızlandırması sonucu oluşur.
Güneş Lekeleri Önlenebilir mi?
Güneş lekelerinin önlenebilmesi adına kesin geçerliliği bulunan yöntemlerden bahsetmek mümkün değildir. Nitekim, cam kenarında otururken dahi güneş ışınları cildi etkileyebilir. Dolayısıyla yalnızca yaz aylarında dışarı çıkıldığında değil yılın dört mevsimi tedbir alınması güneş lekelerinin oluşumunu önlemek için gerekliliktir.
Güneş lekelerinin oluşmasının önlenmesi adına güneş ışınlarının en yoğun olduğu saatlerde korunmasız olarak dışarı çıkmamak, güneşe çıkmadan önce mevsim fark etmeksizin güneş kremi kullanmak ve yaz aylarında mümkün olduğunca omuzları koruyacak açık renkli nefes alan kumaşlardan üretilen giysiler giymek önerilir.
Peki alınan tüm önlemlere rağmen ya da alınması gereken önlemler ihmal edildiğinden güneş lekeleri oluşmuşsa o zaman nasıl bir yol izlenmelidir?
Güneş Lekeleri Lazer Tedavisi ile Belirgin Ölçüde Azalabilir
Lazer tedavileri ile güneş lekelerinin belirgin ölçüde azaltılabildiği bilinmektedir. Fraksiyonel lazer tedavileri ile güneş lekeleri, yaşlılık lekeleri, keloidler, akne lekeleri azaltılabilir. Tüm bunlara ek olarak ciltte yenilenme ve onarılma süreci tetiklenerek ciltte gençleşme elde edilebilir. Leke tedavisinde lazer uygulaması tek başına ya da diğer uygulamalar ile birlikte planlanabilir.
Ciltte oluşan lekelerin tedavisinde en çok tercih edilen lazer tekniklerinden biri Q-Switch’tir. Cilde renk veren pigment hücrelerinin artması sonucu gelişen güneş lekeleri temelinde canlı hücrelerdir. Dolayısıyla topikal krem uygulaması ile bu tür lekelerde etkili sonuç alınması beklenemez. Q-Switch lazer tedavisi seans sayısı kişinin lekelerinin ne kadar yoğun olduğuna ve cilt tipine göre değişebilir. Seans sayısı kişi özelinde belirlendiği takdirde lekelerin tamamen yok olması mümkün olabilmektedir. Seans süreleri kişiden kişiye değişmekle birlikte yaklaşık 10 ila 15 dakika sürer.
Güneş lekeleri için lazer tedavisi etkili sonuçlar alınmasını sağlasa da tedavi sonrası hastaların dikkatli olması gereken çeşitli unsurlar vardır. Seanslar devam ederken ya da sona erdikten sonra güneş lekelerinin oluşmasına uygun ortam yaratan alışkanlıklardan kaçınılması gerekir. Aksi durumda hem yeni lekeler oluşabilir hem de mevcut lekelerin koyulaşması söz konusu olabilir.
Ciltte oluşan güneş lekelerinin tedavisinde lazer tedavisi oldukça başarılı sonuçlar alınmasını sağlamakla birlikte farklı tedavi süreçlerinin varlığından da bahsedilebilir.
Lazer tedavileri ile birlikte kişinin kendisinden alınan kanın özel işlemlerden geçirilmesi sonucu elde edilen trombosit zengini sıvının problemli cilt bölgesine enjekte edilmesi yoluyla gerçekleştirilen PRP ve cildin ihtiyaç duyduğu mineraller ve vitaminlerle buluşmasını sağlayan mezoterapi tedavileri eş zamanlı uygulanabilir. Çeşitli tedavi yöntemlerinin hastanın ihtiyaçları değerlendirilerek kombine edilmesi, tedavi süreçlerinin başarısını artırabilir.
Bilinmesi gereken hiçbir tedavinin güneş lekelerinin tamamen geçirilmesini garanti edemeyeceğidir. Lekelerin tedavisinde erken dönemde müdahalede bulunması tedavilerin başarısını artırabilir. Doğru hasta grubuna doğru tedavi yönteminin uygulanması kadar bireylerin yaşam alışkanlıklarını değiştirmesi de eşit derece önemlidir.
Burun Dolgusuna Dair Her Şey
Burun, yüzün orta hattında yer alan ve yüz ifadesini en çok etkileyen organdır. Yüz yüze iletişim sırasında gözlerle birlikte ilginin en fazla yoğunlaştığı organ olması burun şeklinin ve yapısının önemini artırmaktadır. Burun şekli ile ilgili kaygıları olan kişilerde öz güven kaybı yaşanabildiği ve bu kişilerin sosyal soyutlanmaya varan sonuçlarla karşılaşabildiği bilinmektedir. Burundaki dramatik şekil bozukluklarında burun estetiği ameliyatı yani rinoplasti tek çözüm olarak öne çıkarken, kronik burun tıkanıklığı sorunu yaşamayan ve burnunda minimal kusurlar bulunan kişiler burun dolgusu uygulaması ile aynadaki görüntüsüyle barışabilir.
Burun dolgusu, ameliyatsız nitelik taşıyan bir medikal estetik uygulamasıdır. Alanında uzman hekimlerce hastanın yüz analizi yapıldıktan sonra burun şeklinin iyileştirilmesi adına kişiye özel miktarda belirlenen dolgu malzemesi, burnun farklı bölgelerine enjekte edilir.
Burun dolgusu uygulaması pratik bir şekilde uygulanır ve son derece konforludur. Seçilmiş hastalara, alanında uzman ve deneyimli hekimlerce uygulandığında dikkat çekici bir etki yaratır. Kalıcılığı enjekte edilen dolgu malzemesi türü doğrultusunda değişebilmektedir. Rinoplasti operasyonundan farklı olarak burunda kalıcı şekil değişikliğine yol açmayan dolgu ile ameliyatsız burun estetiği; burun kemeri düzeltme, burun ucu şeklinin iyileştirilmesi ve burun ucu kaldırma gibi amaçlarla gerçekleştirilebilir.
İçerikler
Burun Dolgusu Nedir?
Burun ucu dahil olmak üzere burnun farklı bölümlerindeki estetik sorunlarının giderilmesi, burun şeklinin iyileştirilmesi ve kişinin öz güveninin artırılması amacıyla, burun ameliyatı gerçekleştirilmeden dolgu malzemelerinin burna enjekte edilmesi yoluyla uygulanan tedavi burun dolgusu olarak adlandırılır.
Burun dolgusu son derece konforlu ve etkili bir ameliyatsız estetik tedavi olsa da herkes için uygun nitelik taşımaz. Uygulamanın başarılı sonuç vermesi için hem hasta seçiminin doğru yapılması gerekir hem de dolgu uygulamasını gerçekleştirecek cerrahın deneyimli olması.
Burun Dolgusu Kimlere Yapılır?
Burun gelişimi tamamlanan, burun septumunda eğrilik nedeniyle nefes alma sorunları yaşamayan, burun şeklinde dramatik sorunları bulunmayan, burnunda yapısal deformasyon olmayan, küçük dokunuşlarla burun şekli iyileştirilebilecek kişilere burun dolgusu yapılabilmektedir. Burun dolgusu sanıldığının aksine yalnızca kadınlara uygulanmaz, son yıllarda erkekler de burun dolgusu uygulamalarına sıklıkla başvurmaktadır.
Burun şeklinde belirgin sorunlar bulunan, burun eğriliği nedeniyle kronik burun tıkanıklığı yaşayan kişiler için burun dolgusu doğru bir tercih olarak yorumlanmaz. Bu gibi durumlarda ameliyat hem en doğru hem de etkili alternatif olarak öne çıkar.
Burun Dolgusu Nasıl Yapılır?
Gerçekleştirilen yüz analizi ve muayenelerin ardından uygulama için uygunluğu belirlenen hastaların burunlarında dolgu enjeksiyonu yapılacak alanlar belirlenir. Uygulama bölgesi anestezik etkili krem ile uyuşturulur ve anestezik krem etkisini gösterdikten sonra cilt altına genellikle hyaluronik asit içeren dolgu malzemeleri enjekte edilir. Hyaluronik asit içeren dolgu malzemeleri enjekte edildikleri bölgede su tutar ve uygulamanın nihai hali 7 – 10 gün sonra ortaya çıkar.
Uygulama, kremin etkisinin göstermesi ile birlikte 5 ila 10 dakika arasında tamamlanır. Öğle arası gibi kısıtlı zaman dilimlerinde dahi rahatlıkla gerçekleştirilebilen burun dolgusu sonrası günlük hayata hızla dönüş yapılabilir.
Burun Dolgusu Avantajları Nelerdir?
Burun dolgusu uygulamasının en önemli avantajlarının başında seçilmiş hastalarda burun estetiği ameliyatı gerçekleştirilmeden burun şeklinde dikkat çekici bir değişimin elde edilebilmesidir. Uygulama sırasında herhangi bir acı ya da ağrı hissedilmez, burun ameliyatı sonrası süreçten farklı olarak iyileşmenin gerçekleşmesi için beklenmesi gerekmez. Burun dolgusu burun bölgesinde herhangi bir iz kalmasına da yol açmaz. Tüm bunlara ek olarak burun dolgusu, burun estetiği yaptırmayı düşünen ancak henüz kesin bir karara varamamış kişiler için de önemli faydalar sunar.
Burun Dolgusu Kalıcı mıdır?
Hayır, burun dolgusu işlemi kalıcı değildir. Burun dolgusu kalıcılığı enjekte edilen dolgu malzemesi türü ve enjeksiyon tekniği doğrultusunda değişiklik gösterebilir. Kalıcılık süresinin 1-2 yıl arasında devam edebildiği bilinmektedir.
Saç Dökülmesini Önlemenin Yolları Nelerdir?
Saç dökülmesi her yaştan kişide görülebilen, yol açtığı estetik kaygılarla bireylerin öz güvenini azaltan bir sağlık sorunudur. Normal şartlarda her gün saçlar belli bir miktar dökülür ve bu durum normal kabul edilir. Dökülme miktarı arttığı takdirde saçlı deride belirgin bir seyrelme ve açılma, ilerleyen dönemde ise kelleşme gündeme gelebilir.
Genetik yatkınlıklar, beslenme yetersizliği, kullanılan saç bakım ürünleri, vitamin ve mineral eksiklikleri, hormonal dengesizlik ve stres gibi birçok farklı nedenle gündeme gelen saç dökülmesi hem erkekleri hem de kadınları etkiler. Saç dökülmesi başladıktan sonra süreci tersine döndürmek her zaman çok kolay olmadığından saç dökülmesinin önlenmesi için adım atılması çok daha doğru bir tercih olarak yorumlanır.
Saç dökülmesini önleme yolları hakkında detay vermeden önce, “Saç dökülmesinin sebepleri nelerdir?” hakkında bilgi aktarmak istiyoruz.
İçerikler
Saç Dökülmesinin Nedenleri Nelerdir?
Saç dökülmesi nedenleri saç dökülmesi tiplerine göre değişiklik gösterebilir. Saç dökülmesi farklı çeşitlerde görülebilir. En yaygınlardan biri erkek tipi saç dökülmesi olarak da adlandırılan androjenik alopesi durumudur. Erkek tipi saç dökülmesi şeklinde tanımlansa da kadınlarda da görülebilir. Ergenlik dönemi sonrasında karşımıza çıkan erkek tipi saç dökülmesi, saç dökülmesinin hormonal nedenleri arasındadır. Saç kaybı yavaş ve ilerleyici şekilde meydana gelir. Önlenmesi de tedavisi de oldukça zordur. Genellikle saç ekimi tedavilerine gereksinim duyulmasına yol açar.
Erkek tipi saç dökülmesi tipinde genetik ve hormonal nedenler öne çıkarken saç kaybına yol açan nedenlerin yalnızca genetiğe ve hormonlara indirgenmesi doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Saç dökülmesinin diğer nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
- Saçbakım süreçlerinin ihmal edilmesi, saçların sürekli kozmetik ürünlere maruz kalması.
- Saçların yanlış toplanması, sürekli sıkı bir şekilde toplanması, sert taranması.
- Gebelik ve doğumsonrası süreçte hormonal değişimlerin meydana gelmesi.
- Hormon düzeyinde dalgalanmalara yol açan sağlık sorunlarının yaşanması.
- Tedavi edilmeyen ciltsorunları.
- Stresoluşumu ve psikolojik
- Demir eksikliğive demir eksikliğine bağlı anemi oluşumu.
- Mevsimsel değişimler, B12ve D vitamini eksikliği.
Tüm bu unsurlar saç köklerinin ve saç derisinin sağlıksızlaşmasına, saçların dökülmesine ve dökülmenin süreklilik haline gelerek saç kaybı oluşumuna neden olabilir. Saç dökülmesini önlemek, saç teli kopmalarını engellemek ve saçları güçlendirmek için erken dönemde bazı adımların atılması önerilir.
Saç Dökülmesi Nasıl Önlenir?
Saç dökülmesinin önlenmesi ve/veya durdurulması için öncelikle protein, vitamin ve mineral ağırlıklı sağlıklı beslenmek, saç bakım süreçlerini aksatmamak ve saçların düzenli olarak beslenmesini sağlamak gerekir. Önemli olan saç dökülmesi ve saç kaybı yaşanmadan saçların sağlığının korunması, saç köklerinin ve saç tellerinin güçlendirilmesidir.
Saç sağlığının iyileştirilmesi, dökülme sorununun azaltılması ve saç köklerinin canlandırılması için çeşitli uygulamalara başvurulması mümkündür. Mümkünse aşırı saç dökülmesi yaşanmadan saç mezoterapisi ve saç PRP tedavilerine başvurulması ile saç dökülmesinin önüne geçilmesi kolaylaşabiliyor.
PRP ile Saç Kökleriniz Güçlensin
Kişinin kendi kanının özel bir işlemden geçirilmesi sonucu elde edilen trombosit zengini sıvının saçlı deri altına enjekte edilmesi ile gerçekleştirilen saç için PRP tedavisinin saç uzamasını tetikleyebildiği, saç foliküllerine kan akışının artmasını sağlayarak saçları güçlendirebildiği ifade edilebilir.
PRP tedavisi saç dökülmesinin önlenmesinde sıklıkla tercih edilen ve seçilmiş kişilerde son derece önemli katkılar sunan bir tedavidir. Saç kökleri üzerinde canlandırıcı bir etki yaratan tedavinin seans sayısı hasta ihtiyaçları doğrultusunda uzman hekimlerce belirlenmelidir.
Saç Mezoterapisi ile Saç Dökülmesini Önlemek Mümkün
Son yıllarda giderek popülerleşen mezoterapi tedavisi cilt kalitesini artırmakta ve cildin ihtiyaç duyduğu vitamin ve mineral kokteylleri ile buluşmasını sağlayarak ciltte yenilenme etkisi yaratabilmektedir. Saçlı deriye mezoterapi uygulaması ile dökülme sorunun azalması, saç tellerinin kalınlaşması, bölgesel seyrelmelerin giderilmesi mümkün olabilir. Mevsimsel saç dökülmeleri ile karşılaşma durumunda saç sağlığının iyileştirilmesi adına uygulanabilen saç mezoterapisi canlılığını kaybeden saçların yeniden parlamasını ve sağlığına kavuşmasına katkı sunabilir.
Pürüzsüz Bir Cildin Sırrı: Lazer Epilasyon
İstenmeyen tüylerden kurtulmak için birçok farklı epilasyon yöntemi tercih edilebilecek olsa da uzun süreli etkisi ve ciltte yarattığı pürüzsüz etki ile lazer epilasyon diğer tüm yöntemlerden ayrışır.
Uygulama bölgesindeki kıl yapısına ve kişinin cilt rengine göre farklı dalga boyu aralıklarında enerji yollayan lazer epilasyon cihazları kullanılarak gerçekleştirilen lazer epilasyon tedavisi seanslar dahilinde uygulanır. Seans sayısı hastanın cilt ve kıl yapısı doğrultusunda hekimlerce belirlenir.
Siz de yaz kış demeden, dört mevsim pürüzsüz bir cilde kavuşmak istiyorsanız lazer epilasyon ile konforunuzu artırabilirsiniz. Alexandrite lazer, diode lazer ve nd yag lazer gibi farklı lazer teknolojileri ile gerçekleştirilen lazer epilasyon tedavisi ile kıyafet seçimlerinizde özgürleşebilirsiniz.
İçerikler
Lazer Epilasyon Nedir?
İstenmeyen kıl köklerinin veya kıl köklerini besleyen kılcal damarların tahrip edilmesi amacıyla FDA onaylı lazer cihazlarının kullanıldığı, cilt altı dokusuna farklı dalga boyu aralıklarında lazer enerjisinin gönderilmesine dayanan uygulama lazer epilasyon olarak adlandırılır.
Hormonal ve genetik nedenler, kullanılan ilaçlar, adrenalin salgılanmasındaki artış ve sahip olunan hastalıklar vücuttaki kıl miktarında artışa neden olabilir. İstenmeyen tüylerin giderilmesi için tercih edilen jilet kullanımı ve ağda gibi yöntemler farklı etki sürelerine sahip olmakla birlikte kalıcılıklarının sınırlı olduğu ifade edilebilir.
Söz konusu lazer epilasyon olduğunda ise lazer epilasyonun etki mekanizması nedeniyle kıl kökleri tahrip olduğundan ya da beslenmediğinden kılların çıkma süreci engellenir. Böylece hem pürüzsüz bir cildin hem de kılsız bir vücudun sunduğu konforun keyfi sürülebilir.
Lazer Epilasyon Cihazı Seçimi Kişiye Özel Yapılmalı
Alexandrite lazer, diode lazer ve Nd Yag lazer arasında tercihte bulunulurken hastanın cilt rengi ve kıl yapısı analiz edilir. Kişiye göre en etkin tedavi planının oluşturulması adına analiz sonuçlarının dikkate alınması önemlidir. Alexandrite lazer sahip olduğu dalga boyu nedeniyle melanin yoğunluğu yüksek olan koyu renkli ciltlerde tercih edilmez. Açık tenli ve koyu renkli kıllara sahip kişilerde maksimum etkiye yol açar.
Diode lazer buğday tenli kişilerde, açık renkli kıllarda da etkili sonuçların alınmasını sağlar. Cilt yüzeyinin derinine inen dalga boyuna sahip olduğundan doğrudan kıl köklerine ulaşan diode lazer kıl köklerini tahrip ederek kılların seanslar dahilinde azalmasını mümkün kılar.
Nd Yag lazer ise cildin daha derinlerine inen bir dalga boyuna sahiptir. Etki mekanizması kıl köklerini besleyen kılcal damarlara ulaşır. Böylece kıl köklerinin beslenmesini ve kılların çıkmasını engeller.
Lazer epilasyon yaptırmak isteyenlerin uzman hekimlerden destek almaları ve merkez seçimini incelikle yapmaları gerekir. Merkezde kullanılan lazer epilasyon cihazlarının FDA onaylı olmadığı hakkında bilgi almaları güvenli bir tedavi ile buluşabilmeleri bakımından son derece önemlidir.
Yüzde, Bikini Bölgesinde ve Vücut Genelinde Etkili Epilasyon
İstenmeyen kıllar vücudun birçok farklı bölgesinde ortaya çıkabilir. Lazer epilasyon tedavisinin en büyük avantajlarından biri vücudun farklı bölgelerindeki istenmeyen kıllara karşı etkili sonuç alınmasını sağlamasıdır.
Genellikle hormonal nedenlerden kaynaklı yüz bölgesi kıllanmasına karşı çözüm olarak lazer epilasyon tercihi öne çıkar. Yüz bölgesine ek olarak bikini bölgesi, genital bölge veya kol ya da bacak gibi bölgelerde lazer epilasyon sıklıkla tercih edilir. Üstelik lazer epilasyon kadınlar kadar erkekler arasında da son derece popülerdir.
Erkeklerin omuz, göğüs ve sırt bölgelerinde bulunan kılların temizlenmesi için lazer epilasyon tedavisine başvurulduğunda, hasta özelinde belirlenen seanslar sonucunda kılların yok edilmesinde çok başarılı sonuçlar elde edilebilir.
Lazer Epilasyon Seans Sayısı Kişiye Özeldir
Lazer epilasyon seans sayıları belirlenirken uygulama bölgesi, bölgenin cilt rengi, bölgedeki kılların rengi ve kalınlığı gibi değişkenlerin incelenmesi gerekir. Estetik kaygıya yol açabilen vücut tüylerinin seanslar dahilinde yapılan uygulamalarla sorun olmaktan çıkarılmasını sağlayan lazer epilasyon seansları kol ve sırt bölgesinde 6-12; bikini bölgesi ve koltuk altında 4-8 seans aralığında değişebilir.