Fraksiyonel Lazer Tedavisi ile Cilt Yenilenmesi
Cilt yenileyici estetik yöntemler arasında tüm dünyada en çok kullanılan uygulamaların başında gelen fraksiyonel lazer tedavisi, özellikle lekeler, izler ve kırışıklıklar üzerinde son derece etkilidir. Fraksiyonel lazer teknolojisinin gelişmesiyle birlikte hem çok daha başarılı sonuç veren hem de yan etkileri minimal seviyeye inen bu tedavi, uzmanlar tarafından gerçekleştirildiği takdirde son derece güvenlidir.
Fraksiyonel lazer tedavisi nedir?
Devrim niteliğindeki fraksiyonel lazer, leke tedavisi ve ameliyatsız cilt gençleştirme alanında en etkili yöntemlerinden biridir.
Fraksiyonel lazer tedavisi, kırışıklıkları, güneş ve yaşlılık lekelerini, sivilce izlerini, yanık veya kesik izleri ile cilt çatlaklarını gidermenin yanı sıra cildi sıkılaştıran ve cilt tonunu dengeleyen etkileri kanıtlanmış bir yöntemdir. Ayrıca bu yöntemle sivilce tedavisi de sağlanır.
Fraksiyonel lazer cilt yenileme işlemi lekeli, yaşlı, kırışmış, matlaşmış, hasarlanmış cilt katmanının kontrollü bir şekilde soyulmasıdır.
Fraksiyonel lazer uygulaması iki şekilde gerçekleştirilebilir. Klasik fraksiyonel lazerde hem epidermis adı verilen üst deri katmanı hem de alt deri katmanı kontrollü bir şekilde soyulur. Karbondioksit fraksiyonel lazerde ise sadece epidermis tabakası soyulur. Soyulma işleminin ardından ortaya yeni cilt çıkar.
Kaç seans uygulanır?
Fraksiyonel lazer uygulamasında seans sayısı bölgeye ve cilt probleminin yoğunluğuna göre değişmektedir. Örneğin hafif sivilce izlerinin ya da ince çizgilerin yok edilmesi için 2 seans yeterli gelebilirken daha derin akne izleri 3 veya 4 seansta giderilebilir.
Genellikle standart cilt problemlerinde iyi sonuç alınabilmesi için ortalama 4 seans önerilmektedir. Ancak çok derin yara izleri ve kırışıklıklar için ek seans gerekebilmektedir.
Fraksiyonel lazer tedavisi kalıcı mıdır?
Fraksiyonel lazer tedavisi, çok derin yara izleri ile yoğun ve yerleşik kırışıklıklar haricinde kalıcı etki sunmaktadır. Tedavinin cilt yenileme ve gençleştirme etkileri uygulama sonrası yaklaşık 3 ayda optimum seviyeye ulaşır. Bu sürenin ardından gerekli görüldüğü takdirde ek seanslarla yoğun leke, iz ve kırışıklık problemlerinin azaltılması sağlanabilir.
Fraksiyonel lazer tedavisi kullanım alanları nelerdir?
Kişiye özel planlanan fraksiyonel lazer tedavisinin kullanım alanı son derece geniştir. Bu uygulama, yüz, boyun, göğüs ve dekolte, el, kalça ve bacak bölgelerine özel cihazlarla gerçekleştirilir.
Fraksiyonel lazerin etkili olduğu cilt problemleri şöyledir:
- Akneveya su çiçeği izleri
- Cilt yaraları, ameliyat izleri
- Doğum lekeleri
- Yaşlılık lekeleri, karaciğer lekeleri
- Güneşin ciltte oluşturduğu hasarlar
- Yanık izleri
- İnce çizgiler ve kırışıklıklar
- Göz kapağısarkma ve kırışıklıkları
- Ciltteki çatlaklar
- Ciltte pigmentasyon bozuklukları
- Ciltte matlık
Fraksiyonel lazer tedavisi nasıl uygulanır?
Co2 Fraksiyonel lazer, cilt problemine ve yapısına göre uygun derinlik ve yoğunlukta uygulanır. İşlem kapsamında cilde, aralarında sağlam dokular bırakılarak mikrotermal kolonlar halinde lazer ışınları gönderilir.
Bu mikro kolonlar dermisi hem yüzeysel hem de derinlemesine tedavi eder. Lazer ışınlarının hedefinde su içeren kolajen ve benzeri yapılar vardır. Kontrollü hasara uğratılan hedef bölgelerin hemen yanındaki sağlam dokuların, zarar gören komşu dokuları yenilemesi sağlanır. Yani fraksiyonel lazer tedavisi kapsamında cildin doğal yenilenme ve iyileştirme mekanizması kullanılır.
Bir yandan cildin üst katmanındaki leke ve benzeri problemler giderilirken diğer yandan da cilt yenilenmesini sağlayacak olan kolajen üretimi tetiklenmiş olur.
Seanslar, tedavinin uygulanacağı bölgeye göre değişmekle birlikte yaklaşık 20-30 dakika sürer. İşlem hasta açısından konforludur. Fraksiyonel lazer cihazının soğutma özelliği bulunduğu için atışlar sırasında hasta herhangi bir rahatsızlık hissetmez. Sadece hafif bir yanma ve batma hissi oluşabilir. Çok hassas kişilerde isteğe bağlı olarak uygulama öncesinde lokal anestezik kremler kullanılabilir.
Fraksiyonel lazer uygulaması sonrası kızarıklık ve ödem oluşabilir. Bu şikayetler kısa sürede kendiliğinden geçer. İlerleyen günlerde ise ciltte soyulma, kabuklanma görülmesi normaldir. Tam iyileşme süresi genellikle bir hafta ila 10 gün arasında gerçekleşir.
Emface ile Genç ve Canlı Bir Cilt Kazanın
Yaşlandıkça cildimizdeki kolajen üretimi azalır; cilt elastik yapısını, hacmini ve kas yoğunluğunu kaybetmeye başlar. Ciltte yaşlanmaya bağlı meydana gelen bu etkilerin azaltılması ve yavaşlatılması için çeşitli anti aging yöntemleri kullanılmaktadır. Yaşlanma karşıtı uygulamalar her gün yeni teknolojiler ışığında gelişmekte ve böylece çok daha etkili sonuçlar alınabilmektedir. İnovatif bir teknolojinin ürünü olan Emface de ikili sistemi ile benzersiz bir anti aging tedavisi olarak ön plana çıkar.
Emface, radyo frekansı ile yüksek yoğunluklu odaklanmış elektro manyetik kas stimülasyonunu (Hifes) bir arada kullanır. Böylece bir yandan sarkma problemine karşı ciltte lifting etkisi sağlanırken diğer yandan da kırışıklıklar giderilerek daha genç, daha canlı ve daha çekici bir görünüm elde edilebilir.
Emface nedir?
Emface, yüz gençleştirme teknolojilerinde dünya lideri markalardan BTL tarafından geliştirilen ve özel cihazla uygulanan yenilikçi tedavi yönteminin adıdır. Benzersiz teknolojisiyle en çok talep edilen ameliyatsız cilt gençleştirme uygulamaları arasında yer almaktadır.
Emface, senkronize radyofrekans enerjisi ile HIFES adı verilen patentli teknolojiyi aynı anda uygulayabilen ilk yöntem olma özelliğine sahiptir.
Hifes, yüksek yoğunluklu odaklanmış elektro manyetik kas stimülasyonu anlamına gelmektedir. Yüz şekillendirme ve çene hattının belirginleştirilmesi için seçili yüz kaslarını hedef alır. Düzenli uygulama ile daha çekici ve güzel bir yüze kavuşmak mümkün olur.
Senkronize radyo frekans (RF) ise dermisi yani cildin üst tabakasını ısıtarak kolajen ve elastin üretimini uyarır. Böylece cilt yenilenir, gençleşir, hacim kazanır. Lift etkisi ile sarkma problemi giderilir. Cilt gerginleşir; kırışıklık ve çizgiler belirginliğini kaybeder.
Klinik araştırmalar, Emface’in tek başına kırışıkları %37 oranında azalttığını, %22 oranında lift etkisi sağladığını ve kas yoğunluğunda ise %30 artış meydana getirdiğini göstermiştir.
FDA onaylı Emface, invaziv olmayan, iğne kullanılmayan konforlu ve güvenli bir uygulamadır.
Emface kalıcı mıdır?
Emface’in etkisi kişiden kişiye göre değişmekle birlikte yaklaşık olarak 1 yıla kadar dayanmaktadır. Bir yıldan sonra hastanın cilt yapısına ve yaşına bağlı olarak 6 ayda bir veya yılda bir tekrarlanması önerilmektedir. Düzenli uygulama Emface etkisinin kalıcılığını da artırmaktadır.
Emface kimlere uygulanır?
Yan etkisi bulunmayan Emface uygulaması daha güzel, genç ve canlı bir cilde kavuşmak isteyen herkes için uygundur.
Emface;
- Yüzünde yaşlanmaya bağlı kırışıklık ve sarkma şikayeti olanlar
- Yüzünü şekillendirmek ve çene hattını belirginleştirmek isteyenler
- İğneli işlemlerden korkanlar,
- Cildine dolgu veya bot.oks gibi maddeler enjekte edilmesini tercih etmeyenler için uygundur.
Emface nasıl uygulanır?
Emface yüzü içten dışa yenileyen bir yöntemdir. 20 dakikalık uygulama ile hem cildi yeniler hem de yüz kaslarını şekillendirme amaçlı geliştirir. Emface aplikatörleri özellikle alın ve yanak bölgesine uygulanarak yüzün genel görünümünde etki sağlar.
Senkronize RF, dermisi kontrollü olarak ısıtarak kolajen ve elastin üretimini artırarak cilt gençleştirmeye yardımcı olur. Hifes teknolojisi yani elektromanyetik stimülasyon ise kasları seçici olarak kasarak, kas yapısının yoğunluğunu ve kalitesini artırır. Yüz dokularını onarır ve destekler.
İşlem sırasında hastalar hafif ısı ve nazik titreşimler hisseder. Bu anlamda yüz masajı gibi hissettiren bir uygulamadır.
Standart Emface uygulaması haftada bir olmak üzere 4 seanstır ancak hastanın ihtiyaçlarına ve isteğine bağlı olarak seans sayısı artırılabilir.
EMFACE güvenli bir prosedürdür. Kesi yapılmadığı veya iğne kullanılmadığı için genellikle ağrı/acı hissine yol açmaz.
Cildinizi Güneşin Zararlı Etkilerinden Korumanın Püf Noktaları
Güneş, gezegenimizin ve tüm canlı hayatının yaşam kaynağıdır. Yazın güneşlenmek ve bronz bir tene sahip olmak herkesi daha güzel ve iyi hissettirebilir ancak güneşin de fazlasının sağlık açısından zararlı olabildiği unutulmamalıdır.
Güneşe aşırı maruziyet en masum haliyle cilt lekeleri ve kırışıklıklara neden olurken, cilt kanseri gibi daha ciddi hastalıklara da yol açabilmektedir. Bu nedenle, güneş kaynaklı cilt problemleri ortaya çıkmadan önlem almak önemlidir.
Güneşten korunmak için uygulanabilecek birçok püf noktası bulunmaktadır.
Güneş ışınlarının zararlı etkileri nelerdir?
Güneş hem yararlı hem de zararlı etkilere sahip ışınlar içerir. Güneşten dünyamıza ulaşan ultraviyole ışınlar; Ultraviyole A (UVA), Ultraviyole B (UVB), Ultraviyole C (UVC) olarak sıralanır.
Güneş ışınlarının yararlı etkileri şöyle sıralanabilir: Sağladığı D vitamini sayesinde kemikleri güçlendirir ve geliştirir, bağışıklık sistemine katkı sunar, güneşle etkileşim insanı iyi hissettirir ve psikolojiyi olumlu etkiler, bronzlaşma sağlar.
Güneşin zararlı etkileri ise şöyledir:
- Cildin erken yaşlanmasına yol açar. Kırışıklıkların bir numaralı nedenlerinden biridir.
- Ciltte kahverengi lekelere neden olur.
- Deriyi kalınlaştırır, daha pürüzlü ve katı hale getirir.
- Cildi kurutur.
- Cilt üzerinde istenmeyen ve sağlık açısından da zararlı güneş yanıklarıoluşabilir.
- Gözsağlığını olumsuz etkiler.
- Damarlanmaya yol açabilir.
- Enfeksiyonlara karşı bağışıklığın düşmesine neden olur.
- Deri kanserlerinin başlıca nedeni doğrudan güneşe maruziyettir. Özellikle güneş ışınlarının dik geldiği yazaylarında güneş koruyucu olmadan öğle saatlerinde güneşte kalmak son derece zararlıdır.
Güneş ışınlarının zararlı etkilerine karşı hangi önlemleri alabiliriz?
Basit ama etkili önlemlerle güneşin faydalı etkilerinden yararlanırken zararlı etkilerinden korunabilmek mümkündür.
Güneşin zararlı etkilerinden korunma yöntemleri şu şekilde sıralanabilir:
- Güneş koruyucu ürünler en etkili korunmayöntemlerinin başında gelmektedir. Güneş kremi tipleri ikiye ayrılır. Sunscreen krem, güneş ışınlarını tutar ve UVB’ye karşı etkin koruma sağlar. Sunblock kremler ise cildi adeta bir tabaka gibi kaplayarak zararlı ışınlara karşı koruma kalkanı oluşturur. Çocuklar, bebekler ve cilt hassasiyeti olanlar için bu tip güneş koruyucu krem önerilmektedir.
- Güneş kremi mutlaka kişinin cilt tipine ve ihtiyacına uygun olmalıdır. UVA ve UVB ışınlarının her ikisine karşı etkili güneş koruyucu ürünler seçilmelidir.
- Güneş kremi gün boyu korumasağlamaz. Bu nedenle 2-3 saatte bir yenilenmelidir.
- Ultraviyole korumalı göz çevresini tam kapatan güneş gözlüğü kullanılmalıdır.
- Yazın geniş siperlikli şapkaların kullanılması faydalıdır.
- Günümüzde artık ultraviyole korumalı kıyafetler de bulunmaktadır. Bu tip kıyafetlertercih edilebilir. Bunun dışında yazın pamuklu ve açık renkli kıyafetlerin ultraviyole geçirgenliği olduğu unutulmamalıdır. Koyu renkli ve mümkünse çok ince olmayan kıyafetlerle güneşten korunmak mümkündür.
- Güneş ışınlarısabah 11.00 ile öğleden sonra 16.00 arasında dik açılı ve yoğundur. Yazın bu saatlerde dışarı çıkılmamalı; çıkıldığında ise mutlaka güneş koruyucu ve şapka kullanılmalıdır.
Tüm önlemlere karşı güneş etkisiyle ciltte çeşitli problemler ortaya çıktığında mutlaka bir dermatoloji uzmanına başvurulmalıdır.
Güneş ışınlarının zararlı etkilerine karşı kimler risk altındadır?
Güneşin zararlı etkileri aslında kadın erkek her yaştan insan için risk yaratmaktadır. Ancak bazı kişilerde risk oranı daha yüksektir.
Bebekler ve çocuklar, kanser hastaları, cilt hassasiyeti olanlar, güneş alerjisi olan kişiler ile açık tenli, kızıl saçlı, mavi gözlü ve çilli insanlar risk grubunda yer alır. Bu tip kişilerin güneşin zararlı etkilerine karşı gerekli tüm tedbirleri almaları ve 4 mevsim güneş koruyucu kullanmaları önemlidir. Cilt tipine uygun kişiye özel ürün seçimi için ise dermatoloji doktoruna danışılması önerilmektedir.
Vücut Şekillendirme Uygulamaları Nelerdir?
Aşırı kilo alıp verme, ilerleyen yaş, doğum yapma, genetik yatkınlık, düzenli spor yapamama, beslenme alışkanlıkları gibi bir dizi nedenle vücutta kişiyi rahatsız eden çeşitli deformiteler meydana gelebilir. Bu problemler vücut şekillendirme yöntemleri ile giderilebilmektedir.
Vücut şekillendirme; fazla yağ dokusunu ortadan kaldırarak daha gergin ve güzel bir cilt elde edilmesi için gerçekleştirilen estetik yöntemlerinin genel adıdır.
Vücut şekillendirme operasyonları ve özellikle liposuction işlemi seçili hasta grubunda tercih edilebilir ancak gelişen teknolojinin de yardımıyla günümüzde cerrahi olmayan vücut şekillendirme yöntemleri de yaygın olarak kullanılmaktadır. Probleme ve bölgeye göre değişen vücut şekillendirme uygulamaları kişiye özel olarak belirlenir. Güvenilir güzellik merkezlerinde uzmanlar tarafından gerçekleştirilen uygulamalar son derece başarılı sonuç vermektedir.
Vücut şekillendirme nedir?
Diyet, egzersiz ve doğru yaşam alışkanlıklarının benimsenmesi kilo vermek ve sağlıklı bir vücuda kavuşmak için önemlidir. Ancak bazen istenilen vücut şekline sahip olmak için bunlar da yeterli gelmeyebilir. Karın, bel, bacak, kalça, basen, kol gibi bölgelerdeki fazla yağlar kişiyi mutsuz edebilir. İşte bu tip problemler konforlu ve etkin vücut şekillendirme uygulamaları ile çözülebilmektedir.
Vücuttaki bölgesel yağlanma, selülit, deri sarkması gibi problemlerin giderilmesi, kas oluşumunun desteklenmesi ve vücudun daha fit görünmesi için gerçekleştirilen ameliyatsız estetik uygulamalar vücut şekillendirme olarak adlandırılmaktadır.
Karın germe, kol germe, bacak estetiği, liposuction ve yağ enjeksiyonu, meme küçültme, meme büyütme, meme dikleştirme gibi genel anestezi altında hastane ortamında gerçekleştirilen cerrahi yöntemlere alternatif olarak geliştirilen vücut şekillendirme yöntemleri ileri teknolojiye sahip cihazlarla uygulanır.
Vücut şekillendirme yöntemleri sayesinde birçok hasta bıçak altına yatmadan problemlerinden kalıcı olarak kurtularak istedikleri görünüme kavuşabilmektedir.
Vücut şekillendirme çeşitleri nelerdir?
Ameliyatsız vücut estetiği yöntemleri ile kişinin rahatsızlık duyduğu birçok problem kolay ve konforlu bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Vücut şekillendirme uygulamaları ile fazla yağların eritilmesi, karın germe, kol germe, sarkma probleminin giderilmesi, bacak estetiği, kas yapısının desteklenmesi mümkün olmaktadır.
Tercih edilen ve yaygın kullanılan vücut şekillendirme çeşitleri şöyle sıralanmaktadır:
- Emsculpt: Elektromanyetik dalga kullanan özel bir cihazla vücutta hem yağ yakımı sağlanırken hem de kas oranı artırılır. Bu anlamda devrim niteliğinde bir uygulamadır.
- Lazer Destekli İncelme: Bölgesel inatçı yağlar yok edilerek kişi daha sıkı, sağlıklı ve genç bir vücuda sahip olur.
- Coaxmed: Radyofrekans, ultrason, vakum masajı ve cryoliposculpt işlemlerini bir arada sunan bu özel cihazla inatçı yağlar, lekeler, selülit, sarkma problemi giderilir. Bölgesel incelme, gençleşme ve yenilenme sağlanır.
- Lenf Drenaj: Pressoterapi de denilen bu yöntem, dolaşım sistemini düzenleyerek hem genel sağlığın geliştirilmesine etki eder hem de bölgesel incelme, ödemin atılması ve vücudun şekillendirilmesine yardımcı olur.
- Emtone: Termal ve mekanik enerjiyi kullanarak selülit oluşumlarını yok eder.
- Exilis Elite – Saten Vücut Germe: Fokuslu radyofrekans ve ultrason enerjisini aynı anda kullanarak hem cildi sıkılaştırır hem de yeniler.
- Soğuk Lipoliz: Yağ hücrelerini soğutarak küçülten etkili bir yöntemdir.
Cerrahi vücut şekillendirme yöntemleri arasında ise liposuction en popüler uygulamadır. Bu yöntemle vücuttaki bölgesel fazla yağlar cilt altına yerleştirilen bir kanül aracılığı ile emilir. Fazla yağ dokuları aynı operasyonda yağ enjeksiyonu ile farklı bölgelere sıkılaştırma amaçlı nakledilebilir.
Bunun dışında, fazla yağ ve derinin alındığı, bölgesel şekillendirme ve sıkılaştırmanın yapıldığı karın germe ve kol germe operasyonları, kalça kaldırma operasyonu, meme estetiği operasyonu, bacak estetiği operasyonu da diğer cerrahi uygulamalardır.
Vücut şekillendirme nasıl yapılır?
Vücut şekillendirme hastaların ihtiyaç ve taleplerine göre yapılır. Ameliyatlı yöntemler bu alanda uzman doktorlar tarafından hastane ortamında gerçekleştirilir.
Estetik açıdan daha güzel bir vücuda kavuşmak isteyen ancak ameliyat olmak istemeyen hastaların tercih ettiği vücut şekillendirme uygulamaları ise güzellik merkezleri ve kliniklerde bu alanda deneyimli uzmanlar tarafından gerçekleştirilir. Bölgeye ve probleme özel olarak geliştirilmiş çeşitli cihazlarla dışarıdan non-invaziv yöntemlerle uygulama yapılır. Hasta açısından zahmetsiz, hızlı, kolay ve güvenli estetik uygulamalardır.
Vücut şekillendirme uygulamaları kalıcı mıdır?
Vücut şekillendirme yöntemlerinin kalıcılığı hastadan hastaya ve uygulama sonrası kişinin yaşam alışkanlıklarına göre değişmektedir. Ameliyatsız vücut şekillendirme yöntemleri 1-3 yıl arasında kalıcılığını korur. Yıllık düzenli uygulamalarla kalıcılık süresi uzatılabilmektedir.
İple Yüz Germe Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Cildimizde iç ve dış yaşlanmaya bağlı olarak kırışıklık, sarkma, matlaşma, lekelenme gibi problemler oluşur. İç yaşlanma, yaşın ilerlemesine bağlı gelişen doğal süreçtir. Dış yaşlanma ise güneşe maruziyet, sigara ve alkol tüketimi, kötü beslenme, yanlış kozmetik ürün kullanımı gibi etkenlerle ortaya çıkar. Her iki cilt yaşlanması probleminin de çözümünde etkili yöntemlerden biri iple yüz germe uygulamasıdır.
İple yüz germe yöntemi, yüz ve boyun başta olmak üzere yaşlanma etkilerinin görüldüğü bölgelere yapılan ameliyatsız, kolay, hızlı etki eden ve uzun süre kalıcılığını koruyan bir estetik işlemdir.
İple yüz germe uygulaması nedir?
Ameliyatsız iple yüz germe uygulaması, lokal anestezi altında klinik ortamda gerçekleştirilen konforlu bir anti-aging yöntemidir. Kırışıklıklar, deri sarkması ve kolajen kaybı nedeniyle ortaya çıkan cilt yaşlanması etkilerinin giderilmesinde son derece etkili bir uygulama olarak ön plana çıkar.
Cilt altına özel iğneler aracılığı ile yerleştirilen medikal ipler kısa sürede yeniden kolajen üretiminin tetiklenmesini sağlar. Böylece cilt kaybettiği elastikiyeti geri kazanırken, kolajen üretiminin artmasıyla kırışıklıklar yok olur veya büyük oranda azalır, sarkan bölgeler toparlanır. Ameliyatsız yüz germe sonrası cilt yenilenerek daha sağlıklı, genç, parlak ve pürüzsüz bir görünüm kazanır.
İple yüz germe yönteminin uygulama alanları ve etkileri ise şöyle sıralanabilir:
- Yüzdeki tüm bölgelerde kırışıklıkve sarkma probleminin giderilmesine yardımcı olur. Alın, kaş arası, göz çevresi, dudak üstü kırışıklıkları; nazolabial çizgiler, mimik çizgileri bu yöntemle tedavi
- Yanak bölgesine hacim verir.
- Çenehattının daha düzgün ve çekici hale getirilmesini sağlar.
- Kaşları kaldırır.
- Boyun sarkmalarında ve gıdı bölgesinin yok edilmesinde son derece etkilidir
- Yüz ve boyun bölgesinin yanı sıra kol, karın, kalça, göğüs, iç bacaktaki sarkma probleminin tedavisi de bu yöntemle mümkündür.
İple yüz germe uygulaması nasıl gerçekleştirilir?
Ameliyatsız iple yüz germe uygulaması lokal anestezi altında gerçekleştirilir. Problemli bölgeler işaretlenerek, ince iğneler ile cilt altına özel iplikler farklı tekniklerle yerleştirilir. İşlem süresi uygulanacağı bölgeye göre 15 ila 45 dakika arasındadır.
Yüz germede düz veya kılçıklı medikal iplikler kullanır. İplikler genellikle alerjiye neden olmayan PDO-Polydioxanone maddesi içerir. Uygulama sonrası yaklaşık 3 ay içinde ipler %50 oranında erir, 6-8 ay içinde ise tamamen dokudan kaybolur. Ancak bu, işlemin etkisinin kaybolduğu anlamına gelmez.
Uygulamadan birkaç hafta sonra ipliklerin çevresinde yeni kolajen oluşumu başlar, cilt altında dolaşım hızlanır, cildin nem ve elastikiyeti artar. Yeniden kolajene kavuşan ciltteki kırışıklıklar azalır, cilt sıkılaşır ve sarkık bölgeler toparlanır.
Bunun yanı sıra ipler doku içine yerleştirildiğinde cildin kendini iyileştirme ve yenileme mekanizması da tetiklenmiş olur.
İp askı yöntemi sonrası ciltte hassasiyet görülebilir ancak kızarıklık, morluk, şişlik gibi etkiler birkaç gün içinde kendiliğinden geçer. Uygulama sonrası hastalar günlük aktivitelerine hemen dönüş yapabilir.
İple yüz germe işlemi dolgu, botoks ve diğer cilt bakımı uygulamalarıyla birlikte gerçekleştirilebilir.
İple yüz germe uygulaması kalıcı mıdır?
İple yüz germe işleminin etkisi yaklaşık 3 ayda optimum seviyeye ulaşır. Kişiden kişiye değişmekle birlikte uygulamanın gençleştirme etkisi 2 yıla kadar kalıcılığını korur. Etkisi geçtikten sonra yeniden yaptırılabilir.
İple yüz germe uygulaması kimlere yapılır?
Ameliyatsız iple yüz germe hem kadınlara hem de erkeklere uygulanabilen bir cilt bakımı işlemdir. Ciltte yaşlanma etkileri 30’lu yaşların ortalarında belirmeye başlar, 40’lı yaşlarda kırışıklıklar artar, 50 ve sonrasında ise sarkma ve derin kırışıklar oluşur. İple yüz germe bu yaş aralığında başarılı sonuç vermektedir. Daha ileri yaşta olan kişilerde ise cilt tipi, sarkma oranı uygunsa yapılabilmektedir.
Ameliyat olmak istemeyen hastalar için de son derece etkili bir alternatiftir.
Boyun Gençleştirme Hakkında Bilmeniz Gerekenler
Cilt yaşlanması denildiğinde akla ilk olarak yüz bölgesindeki kırışıklık ve sarkma problemleri gelir. Ancak yaşlanmanın etkilerinin kendini gösterdiği bölgelerden biri de boyundur. Boyun bölgesinde yaşla birlikte kolajen üretiminin yavaşlaması elastikiyet kaybına yol açar. Bunun sonucunda da kırışma, deride katlanma, sarkma gibi problemler ortaya çıkar.
Günümüzde ameliyatsız boyun gençleştirme ve germe uygulamaları, bu bölgenin yeniden estetik açıdan güzel, yenilenmiş, pürüzsüz görünmesini sağlayabilmektedir.
Boyun gençleştirme nedir?
Boyun gençleştirme veya diğer adıyla boyun germe farklı tedavi yöntemleri kullanılarak cerrahi müdahaleye gerek kalmadan yaşlanma etkilerinin giderilmesidir. Ameliyatsız boyun germe işlemlerinde en yaygın kullanılan yöntemler; mezoterapi uygulamaları, iple boyun germe, fraksiyonel lazer ve fokus ultrason olarak sıralanabilir.
Hastanın şikayetine göre uzman doktorlar tarafından belirlenecek uygun yöntemlerle boyun kırışıklıkları, gıdı sarkması, dekolte bölgesindeki kırışma gibi problemler çözüme kavuşturulabilir.
Boyun gençleştirme kimlere yapılır?
Boyun gençleştirme uygulamaları;
Boyun ve dekolte bölgesinde kırışıklık ve sarkma gibi problemleri olanlar ile gıdı görünümünden şikayetçi olan kişilere uygulanır.
Boyun germe işlemleri seçili hastalarda doğru yöntemler kullanıldığında son derece başarılı sonuç vermektedir.
Boyun gençleştirme nasıl gerçekleştirilir?
Boyun gençleştirme birden çok yöntemi içeren medikal estetik tedavilerinin genel adıdır. Ameliyatsız boyun ve dekolte gençleştirme tedavileri arasında en yaygın tercih edilen ve etkili sonuç veren uygulamalar; enjeksiyon kullanılarak gerçekleştirilen mezoterapi işlemleridir.
- Mezoterapi kapsamında kırışıklık görünümünün azaltılması, kolajen üretiminin hızlandırılması ve cildin nem kazanması için hyalüronik asit, vitamin, protein ve peptit gibi içerikler boyun ve dekolte bölgesine enjekte edilir.
- PRP işleminde hastadan alınan kan özel işlemden geçirilerek elde edilen hücre yenileyici plazmalar problemli bölgelere enjekte edilir.
- Boyun dolgusu işleminde, hyaluronik asit içeren dermal madde boyun bölgesindeki çizgi ve kırışıklıklar üzerine enjekte edilir.
- Ameliyatsız boyun germe, lifting ve çene hattının şekillendirilmesinde kullanılan Nefertiti Toksini bir tür bot.toks. uygulamasıdır. Mikro iğnelerle boyundaki kırışık alanlara bu toksin enjekte edilir. Uygulama sonunda kırışıklıklar açılır.
- Çene altı ile boyun arasında sarkmaya neden olan fazla yağ oluşumu gıdı olarak adlandırılır. Sarkangıdı görünümünün yok edilmesinde mezoterapi yönteminden faydalanılır. Gıdı mezoterapisi işleminde yağ yakımını sağlayan özel karışım mikro iğneler yardımı ile bölgeye enjekte edilir.
- Boyun kaldırma için uygulanan iple germe yöntemi Ultra V-Lift olarak da adlandırılır. İğneye yerleştirilen iplikler özel bir teknikle cilt altına uygulanır. İplikler kendiliğinden eriyerek 6-8 ayda kaybolur; yenilemiş dokular ise 18-24 aya kadar kalıcılığını korur.
- Fraksiyonel lazer uygulaması boyun ve dekolte bölgesindeki kırışıklarda çok etkilidir. Problemli bölgelere lazer ışını verilerek cilt altında kontrollü hasar yaratılır; böylece yenilenme ve sıkılaşma sağlanır.
- Fokus ultrason veya odaklanmış ultrason ise ses dalgaları kullanılarak cildin sıkılaşmasına yardımcı olur. Ses dalgaları ile cilt altına verilen ısı enerjisi ile kolajen üretimi tetiklenir ve lifting etkisi yaratılır.
Boyun gençleştirme kalıcı mıdır?
Ameliyatsız boyun germe işlemleri %100 kalıcı değildir. Bu uygulamalar belli aralıklarla tekrarlandığında kalıcılığını artırmaktadır.
Nefertiti toksini 3-6 ay, mezoterapi işlemleri 6-12 ay, lazer işlemleri de yine yaklaşık 8 aya kadar kalıcılığını korur. Düzenli uygulama yaptırıldığı takdirde, bu işlemlerin kalıcılık süreleri de uzamaktadır.
Kristal Dolgu ile Cildinize Hacim Kazandırın
Cildin gençlik kaynağı kolajenden gelir. Kolajen cildin daha dolgun, esnek ve sağlıklı görünmesini sağlayan temel maddelerden biridir. Bu nedenle de anti-aging ürünleri ve uygulamaları ciltteki kolajen miktarını artırmayı hedefler. Yaşlanmayla birlikte cilde kaybettiği kolajeni ve hacmi geri kazandıran en etkili yöntemlerden biri kristal dolgu uygulamasıdır.
Kristal dolgu nedir?
Hidroksiapatit, ciltte yeniden kolajen oluşumunu tetikleyen ve hızlandıran özel bir dolgu maddesidir. Kristal dolgu olarak da adlandırılır. Başta hyalüronik asit olmak üzere diğer dolgu maddeleri ile kıyaslandığında kalsiyum hidroksiapatit cilt üzerinde iki farklı etki yaratır:
- Birinci etkisi; uygulamanın hemen ardından kırışıklıkların açılması ve cildin pürüzsüz bir görünüm kazanmasıdır.
- İkinci etkisi ise; yoğun kolajenartışını tetikleyerek cilde hacim kazandırmasıdır.
Kristal dolgunun bu iki etkisi ile doğal yenilenme sağlanır. Cilt gençleştirme alanında etkisi klinik olarak kanıtlanan hidroksiapatit dolgu son dönemde giderek daha çok kişi tarafından tercih edilmektedir.
Kristal dolgu hangi bölgelere uygulanır?
Kristal dolgu cilt yaşlanmasına bağlı olarak ortaya çıkan kırışıklıkları ve sarkma şikayetini giderme konusunda son derece başarılı sonuçlar veren bir medikal estetik yöntemidir. Bu anlamda kırışıklık şikayetinin olduğu yüz, boyun ve eller gibi birçok bölgeye güvenle uygulanabilmektedir.
Kristal dolgu uygulaması;
- Yüz bölgesine hacim vererek hatların belirginleşmesine yardımcı olur.
- Lifting ve şekillendirme etkisi ile yüze V formunu geri kazandırır.
- Yanak bölgesinde meydana gelen sarkmaları toparlar.
- Elmacık kemiğişekillenir.
- Nazolabial çizgilerini yani burunköşesinden ağız hizasına inen kırışıklıkları giderir.
- Marionette çizgileri dediğimiz ağız kenarından çenehattına uzanan kırışıkları açar.
- Burun bölgesindeki hafif seviyeli şekil bozukluklarında etkilidir.
- Gülme ve mimik çizgilerini giderir.
- Ağız çevresindeki ve dudak üstündeki çizgileri açar.
- Çene kırışıklıklarında etkilidir.
- Gıdı ve boyun bölgesinde meydana gelen kontur ve çizgileri yok eder.
- Ellerdeki kırışıklıkları düzleştirir.
Bununla birlikte kalsiyum hidroksiapatit içeren kristal dolgu direkt olarak dudak ve göz çevresinde kullanılmaz. Bu bölgeler için farklı dolgu uygulamaları vardır.
Kristal dolgu kalıcı bir etki sunar mı?
Kırışıklık ve sarkma tedavisi için kullanılan bazı dolgu maddeleri ile karşılaştırıldığında kalsiyum hidroksiapatit dolgu 12 ila 18 ay süre kalıcılığını koruyabilmektedir. Ancak kişinin cilt yapısına bağlı olarak bu süre değişkenlik gösterebilir.
Kristal dolgu uygulaması etki süresi bakımından tatmin edici bir anti-aging yöntemi olmakla birlikte kalıcı çözüm sunmaz. Etkisinin sürekli devam etmesi için belli aralıklarla tekrar edilmesi gerekmektedir.
Kristal dolgu nasıl yapılır?
Kristal dolgu uygulamasında ilk olarak cilt temizlenir. Daha sonra enjeksiyon işlemi nedeniyle acı hissedilmemesi için uygulamanın yapılacağı bölgeye anestezik krem tatbik edilir. Ciltte uyuşma sağlandıktan sonra uzman doktor tarafından kırışıklık ve sarkmaların olduğu bölgelere kristal dolgu maddeleri enjekte edilir. Uygulama süresi işlem yapılacak alana göre değişmektedir. Yüz bölgesi yaklaşık 20 dakikada tamamlanırken, el ve boyun bölgesinde süre 15 ila 20 dakika arasında değişir.
Dolgu maddeleri ciltte hemen gözle görülür bir etki yaratır. Ancak asıl arzu edilen sonuçlar etkisini haftalar içinde göstermeye başlar.
Kristal dolgu uygulaması tek seanslık bir estetik işlemdir. Ancak daha kalıcı ve yoğun bir etki için uygulamayı takiben 2-3 ay sonrasında düzeltme seansı gerçekleştirilebilmektedir.
Yüz Epilasyonu ile Pürüzsüz Bir Yüzünüz Olsun
Vücudun birçok bölgesinde istenmeyen tüyler bulunabilir. Özellikle kadınlar açısından yüz bölgesinde meydana gelen tüylenme estetik açıdan sıkıntı verici bir problemdir. Günümüzde yüz epilasyonu uygulamaları ile bu bölgedeki tüy ve kıllar kalıcı olarak yok edilebilmektedir.
Kişinin cilt yapısı, rengi ve kıllanmanın seviyesine göre en iyi sonucu verecek doğru lazer epilasyon yöntemi seçildiği takdirde pürüzsüz bir yüze sahip olmak mümkündür.
Yüz epilasyonu nedir?
Yüz epilasyonu, başta dudak çevresi, çene, yanak olmak üzere yüz bölgesindeki istenmeyen tüy ve kıl oluşumlarının lazer yöntemi ile yok edilmesi işlemidir.
Kadınlarda yüzdeki tüylerin sertleşerek gözle fark edilen kıllara dönüşmesi genellikle hormonal kaynaklıdır; kimi kadınlarda ise bu durum genetik temelli olabilir. Hormonal kaynaklı sorunlar tedavi edildiği takdirde yüzde yeni kılların çıkmasına engel olunabilir. Halihazırda var olan kıllar ise lazer yüz epilasyonu ile kolayca giderilebilmektedir.
Yüz epilasyonu her ne kadar kadınlar tarafından daha yaygın tercih edilen bir uygulama olsa da, sakal şeklinden mutlu olmayan erkekler de lazer işleminden faydalanabilmektedir.
Yüz bölgesinde hangi lazer uygulanabilir?
Yüz kılları vücudun diğer bölgelerine kıyasla daha hızlı uzar. Bu nedenle cımbız, ağda gibi geçici çözüm sunan uygulamalar yerine günümüzde kesin ve kalıcı sonuç sunan lazer epilasyon tercih edilmektedir. Peki, yüz için doğru lazer uygulaması hangisidir?
Yüze lazer epilasyon yaptırırken dikkat edilmesi gereken temel nokta, bazı lazer yöntemleri sonrası tüylerde artma, ayva tüylerinde kalınlaşma veya yayılma görülebilmesidir. Paradoksal hipertrikoz olarak tanımlanan bu yan etki daha çok koyu tenli kişilerde Alexandrite lazer kullanımı sonrası görülmektedir. Bu nedenle yüz bölgesinde, güvenli ve etkili sonuç veren Diode lazer yöntemi tercih edilmektedir.
Diode lazer epilasyon hem kadın hem de erkeklerde, kaş, kaş arası, çene, dudak kenarı, bıyık, kulak, favori, yanak ve boyun bölgesine uygulanabilir.
Yüz epilasyonu nasıl gerçekleştirilir?
Diode lazer, istenmeyen tüy probleminin giderilmesinde en çok tercih edilen yöntemlerden biridir. FDA onaylı Diode lazer epilasyon derindeki kıl köklerine kadar ulaşarak onları yok eder. Ayrıca 810 nm dalga boyu sayesinde hem koyu hem de açık cilt rengine sahip kişilere güvenle uygulanabilmekte; ince tüylerde etkili sonuç vermektedir.
Yüzde yaygın olarak kullanılan diode lazer epilasyon hızlı ve kolay bir işlemdir.
Epilasyon öncesinde ilk olarak yüz kılları kısaltılarak lazer atışı için uygun boya getirilir. Yüz bölgesine jel sürüldükten sonra kıl köklerine uygun dozda lazer atışı yapılır. Diode lazer epilasyon cihazının akıllı soğutma sistemi sayesinde işlem sırasında daha az acı hissedilir. Yaklaşık 15 dakika süren uygulama sonrası yüzde geçici olarak hafif kızarıklar görülmesi normaldir. Bu kızarıklıklar kısa süre sonra kendiliğinden geçer.
Yüz Epilasyonu kaç seansta biter?
Lazer ile yüz epilasyonunda seans sayısı kişiden kişiye değişebilmektedir. Kıl rengi ve kalınlığı, kılların yoğunluğu, kişinin koyu veya açık tenli oluşu seans sayısını etkileyen faktörlerdir. Bununla birlikte yüz bölgesi için önerilen lazer epilasyon seans sayısı ortama 8-10 uygulamadır. 1 veya 2 ayda bir seans yapılır, kontrol işlemi ise genellikle seanstan 15-20 gün sonra gerçekleştirilir. Yoğun ve inatçı kılların tamamen yok edilmesi için ek lazer seansları gerekebilmektedir.
Yüz epilasyonu kalıcı bir çözüm müdür?
Lazer epilasyon günümüzde kıl ve tüylerin giderilmesinde kalıcı çözüm sunan yöntemdir. Diode lazer epilasyon istenmeyen tüy tedavisinde etkin sonuç verir. Genellikle kılların büyük bir bölümü düzenli seansların ardından kalıcı olarak yok edilir ve bir daha çıkmaz. Ancak bazen her ne kadar kökleri zayıflamış olsa da inatçı kıllar tekrar çıkabilmektedir. Böyle durumlarda lazer epilasyon seansları tamamlandıktan sonra belli aralıklarla kontrole gidilerek ek atış yapılması gerekebilir.
Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta, çıkan kılların uzman tarafından önerilmeyen cımbız, epilatör, ağda gibi yöntemlerle alınmamasıdır. Bu tip yöntemler lazer epilasyon ile yok edilen kıl köklerini uyarıp yeniden çıkmasına veya zayıflayan köklerin güçlenmesine yol açabilir.
Biyolojik Lifting Aşısı ile Cildinizi Gençleştirin
Genç, ışıl ışıl ve sağlıklı bir cilde sahip olmayı herkes ister. Günümüzde gelişmiş medikal estetik işlemleri sayesinde artık yıllara meydan okuyarak daha genç bir cilde sahip olmak hiç de zor değil. Yaşlanma etkilerine bağlı ciltte meydana gelen sarkma ve kırışıklık problemlerine karşı en etkili anti-aging yöntemlerden biri biyolojik lifting aşısı uygulamasıdır.
Ameliyatsız bir işlem olan biyolojik lifting aşısı sıkılaşmış ve toparlanmış bir cilt isteyenler için uygun bir çözümdür.
Biyolojik lifting aşısı nedir?
Mikro iğneler kullanılarak cildin orta tabakasına yapılan enjeksiyon uygulamalarının tümü mezoterapi çatısı altında değerlendirilir. Biyolojik lifting aşısı veya kısaca biolift, cildi yukarı kaldırmak üzere geliştirilmiş özel bir mezoterapi tekniğidir.
Yaşlanma ile birlikte cildin kolajen üretimi yavaşlamaya ve azalmaya başlar. Bu durum ciltte elastikiyet ve nem kaybı oluşmasına neden olur. Zamanla cilt kırışır, aşağı yönlü sarkar, eski ışıltısını ve sıkılığını yitirir. İşte biyolojik lifting aşısı tüm bu problemlere karşı geliştirilmiştir.
Biyolojik lifting aşısı trehaloz molekülü ile hyalüronik asit içermektedir. Bu iki mucizevi molekül kollajen sentezini tetikleyerek cilde kaybettiği nemi geri kazandırırken, sarkan cildin yeniden yukarı kalkmasını ve sıkılaşmasını sağlar.
Biolift sadece yüze değil, boyun, dekolte ve eller gibi yaşlanma etkilerinin görüldüğü çoklu bölgelere güvenle uygulanabilmektedir.
Biyolojik lifting aşısı ne işe yarar?
Biyolojik lifting aşısı, son derece etkili bir cilt yenileme işlemidir. Sarkma başta olmak üzere ciltte yaşlanma etkilerinin tedavi edilmesinde kullanılmaktadır.
Biolift uygulaması sayesinde:
- Ciltte lifting etkisioluşur. Cildin yukarı yönlü kaldırılması ve toparlanması sağlanır.
- İnce kırışıklıklar büyük oranda giderilirken, derin kırışıkların da görünümü hafifler.
- Cilde yeniden esneklik ve nem kazandırılır.
- Daha parlak, sağlıklı ve yenilemiş bir cilt görünümü elde edilir.
- Cilt lekeleri üzerinde de olumlu etkisi vardır.
Biyolojik lifting işleminin en önemli avantajlarından biri de uzmanlar tarafından doğru şekilde uygulandığında ciltte sağladığı tüm etkilerin son derece doğal durmasıdır. Bu yönüyle giderek daha çok tercih edilmektedir.
Biyolojik lifting aşısı nasıl uygulanır?
Biyolojik lifting aşısı 6 nokta tekniği ile uygulanmaktadır. İnnea Aqua olarak da bilinen biolift uygulamasının öncesinde hastaya cilt analizi yapılarak, problemli bölgeler ve cildin ihtiyaçları uzman doktorlar tarafından belirlenir. Daha sonra yüzün bir yarısında 6, diğer yarısında 6 olmak üzere toplam 12 noktaya hyaluronik asit ve trehaloz moleküllerini içeren biyolojik lifting aşısı enjekte edilir. Her cildin sarkama ve kırışma problemleri birbirinden farklıdır bu nedenle innea aqua yönteminde enjeksiyon noktaları hastaya özel olarak belirlenmektedir.
Uygulama bölgesine göre değişmekle birlikte biolift işlemi yaklaşık olarak 20 dakika sürmektedir. İşlemin hemen sonrasında hafif kızarıklıklar oluşabilir ancak bu şikayetler bir iki saat içerisinde kendiliğinden geçer.
Biyolojik lifting aşısının etkisi ne zaman görülür?
Biyolojik lifting işleminde seans sayısı ve aralıkları kişiye özel belirlenir. Genellikle 2 seans istenilen sonucun alınması için yeterli olmaktadır. Ancak cilt sarkması daha yoğun olan hastalarda 3 seans gerekebilir. Seans aralıkları da yine hastadan hastaya değişir. Normalde 3 veya 4 hafta arayla 2 seans uygulama yapılır.
İşlem etkisini ilk uygulamadan sonra hemen göstermeye başlar ve bu etki her gün daha da artarak devam eder. Ancak hastanın cilt tipine ve problemin yoğunluğuna göre etki süresi de değişebilmektedir.
Biyolojik lifting ne kadar süre etkisini korur?
Biyolojik lifting aşısının kalıcılık süresi 6 ay ila 1 yıl arasında değişir. İlk etapta yılda 2 defa uygulanması önerilmektedir. Daha sonra 6-8 aylık periyotlarda yapılacak tek aşı uygulaması ile lifting etkisinin kalıcılığı sağlanır. Buna ek olarak düzenli cilt bakımı yaptırılarak daha genç ve sağlıklı bir görünüm kazanılabilmektedir.
Burunda Kılcal Damar Çatlaması Neden Olur?
Yüz bölgesinde bulunan kılcal damarlar çeşitli nedenlerle hasarlandığında, cildin üzerinde mor veya kırmızı renkte örümcek ağını andıran genişlemiş damar görünümü ortaya çıkar. Yüzdeki kılcal damar çatlamasının en yaygın görüldüğü bölgeler burun, yanak, çene ve göz çevresidir.
Özellikle burun sırtında ve yanlarda ortaya çıkan kılcal damar çatlaması gerek estetik açıdan kaygı yaratması, gerekse kanamaya yol açabilmesi nedeniyle en çok şikayet edilen problemler arasındadır. Bu durum günümüzde çeşitli yöntemlerle kolayca tedavi edilebilmektedir.
Burunda kılcal damar çatlamasının nedenleri
Vücuttaki en küçük damarlar olan kılcal damarlar son derece ince yapıdadır. Bu nedenle daha kolay hasar görebilirler. Kılcal damarlar soğuktan sıcağa veya sıcaktan soğuk bir ortama geçişten olumsuz etkilenebilir. Sıcak kılcal damarların genişlemesine; soğuk ise küçülmesine yol açar. Kasların büzüşememesine bağlı olarak kılcal damarlarda kan birikimi çatlamaya neden olur.
Kılcal damar çatlamasının diğer yaygın nedenleri şöyle sıralanabilir:
- Hassas ve ince yapılı cilt
- Genetik faktörler
- Yaşın ilerlemesi
- Güneşe aşırı maruziyet
- Yetersiz su tüketimi
- Gebelik
- Kortizonlu kremler,
- Hormon hapları
Burundaki kılcal damar çatlaması ise yukarıdaki nedenlere ek olarak;
- Burun ameliyatları,
- Burun travmaları,
- Kronik alerjik rinit nedeniyle meydana gelebilir.
Burunda kılcal damar çatlamasının en yaygın belirtisi kırmızı, pembe veya mor renkteki ince damarların ciltte görünmesidir. Bunun dışında burun kanaması da kılcal damar çatlamasının bir nedeni olabilir. Sık tekrarlayan burun kanamalarında mutlaka doktora başvurularak problemin neden kaynaklandığı tespit edilmelidir.
Burunda kılcal damar çatlaması kimlerde görülür?
Burunda kılcal damar çatlaması yukarıda da saydığımız nedenlerle her yaştan bireyi etkileyebilmektedir. Grip ve nezle gibi hastalıkları sık geçiren ve kronik alerjik rinit rahatsızlığı olanlarda burun bölgesinde kılcal damar çatlaması görülebilir.
Estetik veya fonksiyonel amaçlı burun ameliyatları sonrası da travmaya bağlı kılcal damar çatlaması oluşabilmektedir.
Hassas ve ince ciltler kılcal damar çatlaması açısından dezavantajlıdır.
Ayrıca alkol kullanan kişilerde de kılcal damar çatlaması sık görülmektedir.
Kılcal damar çatlaması nasıl tedavi edilir?
Burun başta olmak üzere yüzdeki kılcal damar çatlaması için farklı tedaviler mevcuttur. Tedavi planlanırken kılcal damar çatlağının yeri, kalınlığı ve oluşum nedenine bakılır. Özellikle burun bölgesinde meydana gelen kılcal damar çatlaklarının tedavisi daha uzun süreli olabilmektedir.
Burunda kılcal damar çatlaklarının en etkili tedavi yöntemlerinin başında lazer uygulaması gelir. Radyofrekans tedavisi de kılcal damar çatlaması şikayeti olanların tercih edebileceği bir uygulamadır. Kılcal damar çatlakları için kriyoterapi yöntemi ve ilaç tedavileri de kullanılabilir ancak bu yöntemler sonuç başarısı bakımından lazer kadar etkili değildir.
Lazerle burunda kılcal damar tedavisi
Lazer tedavisi, cilde zarar vermeden sadece kılcal damar çatlaklarını hedef alır. Hasarlı damarlar ısıtılarak tahrip edilir ve vücut tarafından yok edilir. Lazer tedavisi burundaki kılcal damar çatlaklarını kalıcı olarak giderir. Ayrıca kılcal damar çatlamasına bağlı burun kanaması şikayetleri de tedavi sonrası ortadan kalkar.
Lazer tedavileri kullanılan cihazın özelliklerine göre tiplere ayrılır. ND Yag Lazer, IPL Lazer, KTP Lazer öne çıkan yöntemlerdir.
ND Yag Lazer (1064 nm) tarafından yayılan ışık enerjisi direkt kılcal damarlara nüfuz eder. Enerji ısı üreterek damar içindeki kanı pıhtılaştırır ve kapanmasını sağlar.
IPL Lazer (yoğunlaştırılmış atışlı ışık tedavisi), çevre dokulara zarar vermeden sadece varisli damarlara konsantre ışık darbesi göndererek ısı üretir ve damarlarda kontrollü hasar yaratır. Bu sayede damar küçülür ve kaybolur.
KTP lazer, cilde veya onu çevreleyen dokuya zarar vermeden varisli kılcal damarları hedef alarak ısıtır; çeşitli yüzeysel vasküler lezyonları başarılı bir şekilde tedavi eder.
Lazer tedavileri uzman doktorlarca uygulandığında son derece etkin ve güvenlidir. Uygulamalardan sonra geçici hafif kızarıklıklar oluşabilir ancak bunun dışında herhangi bir yan etkisi bulunmaz.