BTL Exilis Ultra 360
Teknoloji bizlere zamanın etkilerini geri çevirme fırsatı sunuyor. BTL Exilis Ultra 360 da yenilikçi bakış açısıyla vücudunuzun etkili bir şekilde daha estetik bir görüntüye kavuşmasına destek olabilmektedir.
Son yıllarda ünlülerin de en çok tercih ettiği yöntemlerden biri olan BTL Exilis Ultra 360 diğer adıyla saten yüz germe uygulamasını yakından inceleyelim:
İçerikler
BTL Exilis Ultra 360 Saten Yüz Germe Nedir?
BTL Exilis Ultra 360 cihazı EXilis serisinin geliştirilmesiyle son halini almıştır. 2008 yılında FDA onayı alan Exilis modeli kırışıklık gidermek için kullanılmıştır. Cihaz geliştirilerek güncellenmiştir.
Exilis serisinin cihazları şunlardır:
- BTL Exilis : Vücut başlığı bulunmaktadır.
- BTL Exilis Elite: Yüz ve vücut başlığı bulunmaktadır.
- BTL Exilis Ultra 360: Yüz, vücut, genital başlıklar bulunmaktadır.
Exilis saten yüz germe; kolajen üretimini artırmak için cilde enerji uygulama işlemdir. Yaşlanma, güneş, sigara, stres gibi iç ve dış etkenler zamanla vücutta kolajen kaybına neden olmaktadır. Saten yüz germe ile vücuttaki kolajen üretiminin artırılarak yaşlanma etkilerini azaltma ve geriletme amaçlanmaktadır. Uygulamada ultrason ve radyofrekans enerjisi cilde aynı anda veriliyor. Homojen şekilde cilde dağılan enerji ciltte yenilenme ve onarım sürecini başlatıyor.
BTL Exilis Elite ve BTL Exilis Ultra 360 genel olarak yüz ve vücut için aynı işlevi görmekle birlikte BTL Exilis Ultra 360 cihazına genital bölge için özel başlık eklenmiştir. Bunlarla birlikte BTL Exilis Ultra 360 cihazı ile ameliyatsız olarak vajinal gençleştirme işlemleri de yapılabilmektedir.
Saten Yüz Germe Uygulaması
Uygulamada, işlem yapılacak bölgeye ultrason jeli sürülür. Bölgeye uygun olarak cihaz ayarlaması yapılır. Ameliyatsız yüz germe işlemi olan bu uygulamada ultrason dalgaları bağ dokunun oluşumunu, cildin elastikiyet kazanmasını ve kolajen üretimin artmasını sağlarken radyofrekans dalgaları da yine kolajen üretimini artırıp cildin sıkılaşmasını sağlamaktadır Cihaz 42-44 derece sıcaklıkla çalışmaktadır. Cihaz üzerinde bölgedeki anlık sıcaklığı gösteren göstergeler sıcaklık kontrolünü sağlayarak daha güvenli bir kullanım sunabilmektedir.
Uygulamada derinin altında 2,5 cm derinliğe ulaşabilen başlığıyla cilde daha fazla etki edebildiği gözlemlenmiştir. Uygulanacak bölgeye uygun olarak ayarlanabilen cilt altı derinlik ayarı ile verilen enerjinin homojen bir şekilde cilt altına yayıldığı ve daha etkili olduğu görülmüştür.
Uygulamadaki sıcaklık miktarı ve zaman kontrolü;
- Yüzde yağ kaybına neden olmamasını,
- Sinir hasar riskinin yaşanmamasını,
- Ameliyatsız gençleştirme,
- Uygulanan bölgelerde eşit sonuç elde edilmesini (asimetri problemlerinin yaşanmamasına),
- Göz kapağı ve göz çevresinde de uygulanabilmesini,
- Kişiye bağlı risklerin önlenmesini sağlayabilmektedir.
BTL Exilis Ultra 360, Saten Yüz Germe İşleminin Faydaları
BTL Exilis Ultra 360 cihazı dünyada ultrason ve radyofrekans dalgalarını aynı anda verilen tek cihazdır. Saten yüz germe isminin de patenti alınıp sadece bu cihazda gerçekleştirilebilen bir uygulamadır.
Ultrason ve radyofrekans dalgalarını aynı anda verebilen uygulama;
- Ciltte kolajen üretimini artırmayı,
- Bağ dokularını güçlendirmeyi,
- Cildin elastikiyetini artırmayı,
- Cildin yenilenmesini,
- Selülit gibi problemleri çözmeyi,
- Ameliyatsız gençleştirme,
- Cildi sıkılaştırmayı sağlayabilmektedir.
Cihazın yapısı ve işleme mantığı kişiye bağlı oluşabilecek riskleri de en aza indirerek daha güvenli bir kullanım sağlamaktadır. Ayrıca diğer yöntemlerden en büyük farkı göz çevresinde de uygulanabilir olmasıdır.
Saten Yüz Germe Kaç Seans Uygulanmalıdır?
Seans sayısı ortalama 4 olup haftada 1 defa olacak şekilde uygulanabilir. Yine de tedavi programına uzmanın karar vermesi daha sağlıklı olacaktır. Saten yüz germe işleminden sonraki dönemlerde de ciltte etkisi görülmeye devam eder. Çünkü uyarılan kolajen üretimi devam ederek cildin daha sağlıklı ve genç görünmesini sağlamaktadır. 1. yıl sonunda kişi yaklaşık 3 ila 5 yaş arası gençleşebilmektedir. Tedavinin tekrarı için uzmana danışılması daha sağlıklı olacaktır.
Uygulamanın hem güvenilir hem de kolay olması, başarılı sonuçlar vermesi açısından gençleşme için çok iyi bir yöntem. Ancak uygulamanın mutlaka deneyimli bir uzman tarafından yapılması oluşabilecek riskleri önlemek adına önemlidir.
Heraderma Kliniğinde saten yüz germe işleminde, kolajen artışının doğal desteklenmesi ile yüz ovali düzelir, kırışıklıklar açılır. Uzman tarafından yapılan incelemeler ve analizler sonucu kişi için en doğru tedavi programı hazırlanarak başarılı ve etkili sonuçlar alınabilmektedir.
Lazer Epilasyon Hakkında Bilinmesi Gereken Her Şey
Pürüzsüz ve güzel bir cilt için istenmeyen tüyler problem olabilmekte. Bu problemden ağrılı ve geçici çözümler yerine daha kalıcı yöntemlerle kurtulmak mümkün. Pürüzsüz bir cildin yanında kıl kökü iltihabı, batık gibi sorunlarını da etkili bir şekilde çözen lazer epilasyon istenmeyen tüyler için sadece kadınlar değil erkekler tarafından da en çok tercih edilen yöntemlerden biri. Hayatımızda büyük kolaylık sağlayan lazer epilasyon hakkında bilinmesi gereken her şey, istenmeyen tüylerinizden sağlıklı bir şekilde kurtulmanıza yardımcı olabilecektir.
İçerikler
Lazer epilasyon mantığı nedir?
Uygulamadaki temel mantık kıl köklerinin tahrip edilerek tekrar çıkmasını önlemektir. İstenmeyen tüylerin bulunduğu bölgeye cilt ve kılın yapısına göre belirli dalga boylarında ışın gönderilir. Burada hedef kromofor melanin adlı renk pigmentleridir. Melanin gönderilen ışınları seçerek absorbe eder. Bu ışınlar kıl foliküllerinde ısı enerjisine dönüşür. Bu şekilde kıl kökleri kontrollü olarak tahrip edilir. Her seansta kıl kökleri biraz daha tahrip edilerek bölgede tekrar çıkması önlenmeye çalışılır.
Lazer epilasyon için tüyler ne kadar uzun olmalı?
Lazer ışığı kılda ısı enerjisine dönüştüğünden uzun kıllarda bu enerji köklere ulaşmayabilir. Kısacası kılların uzun olması lazer enerjisinin köke ulaşmasını engelleyip etkisini azaltabilir. Bu nedenle Alexandrite- Ndyag lazerler uygulaması öncesi kılların boyu aynı seviyede 1-2 mm olması gerekir. Diot lazerde ise kılın cilt ile aynı seviyede olması gerekir. Bununla birlikte Diot lazerler kullanılacak ise işlemde jilet kullanılırken Alexandrite- Ndyag uygulanacak ise kısaltma işlemi steril bir trim ile yapılmaktadır.
Lazer tedavisi kaç ay sürer?
Tedavi süresi seans aralıklarına göre değişmektedir. Yüz, koltuk altı, ense, boyun ve genital bölgelerde ortalama 1 ay vücut bölgelerinde ise 2 ay aralıklarla yapılmaktadır. Tedavi yaklaşık 3. seansta etki göstermekle birlikte 8-10 seans sonrası kıllarda ciddi azalma gözlemlenmektedir. Seans sayısı kişinin durumuna göre belirlenmektedir
Lazerde mikrop kapılır mı?
Lazer epilasyon genel olarak en hijyenik yöntemlerden biridir. Ancak burada yapan kişi ve yapılan yer çok önemlidir. Steril koşullarda çalışan ve profesyonel kişiler tarafından yapılan bir epilasyondan mikrop kapma olasılığı çok düşüktür. Ancak steril olmayan yerlerde başkasında bulunan mikrop ve enfeksiyonu kapma riski bulunmaktadır.
İlk lazer sonrası tüyler ne zaman dökülür?
İşlem sonrasında çıkan tüyler ortalama 3 hafta içerisinde dökülür. Dökülmeden sonra işlem uygulanan bölgede 4-6 hafta kadar ile çıkmaz. Tekrar kılların çıkmaya başlaması ise seans zamanının geldiği anlamına gelmektedir.
Lazer epilasyon seansları bittikten sonra kalan tüyler nasıl alınır?
Tedavi tamamlandıktan sonra çıkan tüyler kıl kökünü aktive ettirmeyecek kısaltıcı ve tüy dökücü krem gibi yöntemler ile alınmalıdır.
Lazer epilasyona ara verilirse ne olur?
Tedaviye ara verildiğinde süreç kıl kökünün tahrip olup olmadığına göre değişiklik gösterir. Eğer bir önceki seanslarda kök tamamen tahrip edilmişse ara verilse de tekrar çıkmaz. Ancak yeteri kadar tahrip edilmediyse kıl kökü canlanıp güçlenebilir. Bu da tedavide başa dönmeye, seansları artırmak gerekebilir.
Lazer epilasyon bittikten sonra tekrar tüy çıkar mı?
Lazer epilasyonda uygulama yapılan bölgedeki kıllarda %80-90’ına yakın dökülme görülür. Ancak tamamen yok olmaz. Tedavi sonrasında tekrar tüy çıkabilir. Ancak ilk durumundan farklı olarak çıkan kıllar çok daha seyrek ve zayıf olur.
Lazer epilasyon tamamen bittikten sonra ağda yapılır mı?
Ağda kıl köklerini aktive edeceği için lazer epilasyondan sonra ağda yapılması önerilmez.
Lazer epilasyon etkisi ne kadar sürer?
Tedavide kıl kökleri tahrip edildiği için kalıcı etkiye sahiptir. Ancak tedavi sonrası hormonal hastalıklar, kılların yanlış alımı gibi nedenler tekrar kılların çıkmasına neden olabilir.
Lazer yaptırırken tüy dökücü krem kullanılır mı?
Lazer epilasyondan sonra kıl köklerini aktive etmeyecek tüy dökücü krem kullanılabilir. Ancak cımbız, ağda gibi yöntemler kullanılmamasına dikkat edilmelidir.
Lazer epilasyonda hangi cihaz seçilmeli?
Lazer epilasyonda üç lazer dalga boyu kullanılır. Bu dalga boylarından hangisinin kullanılacağına cilt rengi, kıl tipine bakılarak karar verilir.
Alexandrite Lazer Epilasyon: Alexandrite lazerin dalga boyu 755 nm’dir. Yüksek melanin absorbsiyonuna sahip olup açık tenli ve koyu kılları olan kişiler için uygundur. Koyu ten ve bronz tende kullanımı çok uygun değildir. Bronz tende kullanım için minimum 1 ay cilt renginin açılmasını beklemek gerekir. Çünkü işlem sonrası güneş ciltte lekelenmelere neden olabilmektedir.
Diode Lazer Epilasyon: Diode lazerin dalga boyu ortalama 810 nm’dir. Orta seviyede melanin absorpsiyonu ile koyu ve bronz tenlerde kullanıma uygundur. Her mevsimde uygulanabilir. Başlığındaki soğutma özelliği sayesinde buz lazer etkisi ile daha acısız bir işlem sağlar.
Nd:YAG Lazer Epilasyon: 1064 nm dalga boyuna sahiptir. Tüm cilt tipleri için uygundur. Yaz mevsiminde de uygulanabilir.
Lazer epilasyon ağrılı bir işlem mi?
Kıl köklerine, ağrı eşiğine ve lazer çeşidine göre değişiklik göstermekle birlikte ağrılı olabilmektedir. Ancak ağda gibi yöntemlerle kıyaslandığında daha az acı çekilmekte ve daha kalıcı çözüm sunabilmektedir.
Lazer epilasyon hakkında bilinmesi gereken her şey tedavide doğru seçim yapmanız açısından önemlidir. Çünkü yanlış yerlerde yapıldığında ciltte yanma, iz kalması, başarılı sonuç alınamama, hijyen problemleri gibi sorunlarla karşılaşabilirsiniz.
Heraderma Kliniğinde cilt tipinize ve kıl yapınıza uygun lazer epilasyon yapılarak istenmeyen tüylerinizden kurtulmanız sağlanabilmektedir. Steril ortamda uzman tarafından güvenle yaptırabileceğiniz tedavinizde pürüzsüz bir cilde sahip olabilirsiniz.
İple Kaş Kaldırma İzmir
Gözlerimiz görmemize yarayan ve dünyaya açılan penceremiz. Aynı zamanda estetik açıdan da en çok öne çıkan organlarımızdan biri. Kirpik, kaş ve göz çevremiz ise kusursuz bir bütünü oluşturmaktadır. Özellikle kaşlarımız bakışlarımızın etkisini vurgulamakta çok büyük bir role sahiptir. Ancak zamanla çeşitli etkenler ile kaşlarımız deforme olabilmektedir. Günümüzde ise farklı yöntemler ile bu durum düzeltilebilmektedir. İple kaş kaldırma İzmir bu anlamda başarılı ve etkili tedaviler sunabilmektedir.
Zamanın etkisine karşı koyarak eski bakışlarınızı geri verecek iple kaş kaldırma yöntemleri:
İçerikler
Kaşlarımızın Yapısı
Kaşlarımız gözümüzün hemen üzerinde bulunan göz çukuru üzerindeki çıkıntıda kemerli bir çizgi oluşturan ve göz çukurunu sınırlayan özelleşmiş kıllardır. Genellikle kısa ve kalın olmakla birlikte yoğunluğu kişiden kişiye göre değişebilmektedir.
Kaşların Görevi Nedir
Kaşların temel görevleri şunlardır:
- Gözlerimizi dış etkenlere karşı korumak,
- Son yıllarda yapılan çalışmalarda kaşlarımızın kızgınlık, mutsuzluk, korku gibi duygularımızı ifade etmemize yardımcı olmak,
- Yüzde estetik bir görüntü oluşturmaktır.
Bununla birlikte estetik açıdan da önemli bir rol oynamaktadır.
Estetik Açıdan Kaşlarımız
Şekilli ve güzel bir kaş hem gözlere hem de yüze daha estetik bir görüntü verebilmektedir. Bu nedenle kaş bakımı ve yüzle uyumlu olarak şekillendirmeye dikkat edilmelidir. Ancak kaş yapısı da çeşitli sebeplere bağlı olarak zamanla şeklini kaybedebilmektedir. Yaşlanma, güneş, sigara, yanlış beslenme kısacası cildin yaşlanmasına neden olan tüm etkenler kaşlarımızı da etkilemektedir. Zamanla ciltteki deformasyonlara bağlı olarak kaşlar aşağıya doğru düşer. Bu aynı zamanda göz kapağının da aşağı düşmesine neden olur. Bu durum da kişinin yaşlı, yorgun ve mutsuz görünmesine neden olabilmektedir.
İple Kaş Kaldırma
Kaşlarda oluşan deformasyonu ortadan kaldırmak için farklı yöntemler bulunmaktadır. Bunlardan biri son yıllarda en çok tercih edilen iple kaş kaldırma yöntemdir.
İple kaş kaldırma yöntemi cerrahi bir işlem olmayıp kaşların daha kalkık ve gergin görünmesini sağlamaktadır. İki farklı şekilde iple kaş kaldırma yapılabilmektedir.
Fransız Askılama Yöntemi (Dinamik Askı Yöntemi)
Ameliyatsız yüz germe yöntemlerinden biri olan Fransız Askısı cildin iplerle gerilmesi işlemidir. Bu iplerin içi polyester dışı ise cilt dokusuyla uyumlu silikondan yapılmıştır. Yöntem Fransa’da geliştirildiği için bu adı almıştır.
Fransız askısı yüz bölgesinde oluşan sarkma ve kırışıklıkları gidererek daha genç bir görünüm elde etmeyi sağlayabilmektedir. Yüzde; elmacık kemikleri, yanaklar, çene altı, boyun, oval kısımlar ve kaşlara, vücutta; kollar, bacaklar, kalçalar ve göğüslere yapılabilmektedir. Bir bölgeye yapılabileceği gibi birden fazla bölgeye de yapılabilmektedir.
Fransız Askısı ile kaş kaldırma işlemi düşük görünümlü kaşların daha kalkık görünmesine yardımcı olur. Bununla birlikte kaşların gerilmesi ile birlikte göz kapağı da gerilerek daha gergin bir görüntü ortaya çıkar. Ayrıca iplikler ciltte kolajen artışına yardımcı olarak cildin yenilenmesini sağlar. Bu da yüze daha aydınlık ve genç bir görünüm kazandırabilmektedir.
Fransız askısı ile kaş kaldırma işlemi şu şekilde gerçekleşmektedir:
- Uygulama yapılacak bölgede gerekli analizler yapılır.
- Bölgeye lokal anestezi uygulanır.
- Medikal iplikler kulak üzerinden saçlı bölgedeki deri altına kanüller ile yerleştirilir.
- İpler yüzün her iki tarafında simetrik bir görüntü elde edilecek şekilde gerilir.
- Son olarak ipler sabitlenerek işlem sonlandırılır.
İşlem ortalama 45 ila 60 dk. sürmektedir. Kişi 24 saat sonra normal yaşantısına geri dönebilmektedir.
Uygulamada kullanılan iplikler kaybolur mu, vücuda yan etkisi bulunur mu?
Fransız askısında kullanılan iplikler doğal yollarla vücuttan atılmaktadır. Elastik yapısı itibariyle kas, yağ tabaklarıyla buna bağlı olarak yüz ve mimiklerle uyumlu olduğu için rahatsızlık vermez. Yüzde mimik kaybına da neden olmaz ve doğal bir görünüm sağlar.
Uygulama Kaç Seans Yapılır?
Fransız askısı bir seans olarak gerçekleştirilir.Uygulamada,yaşa ve dinamik kasların hareketine bağlı olarak kalıcılık değişkenlik gösterebilir. Ancak eğer talep edilirse uygulamadan birkaç yıl sonra mevcut iplikleri tekrar gerdirebilir. Bununla birlikte yeni ipliklerle işlem yeniden yaptırabilir.
Uygulamayı Kimler Yaptırabilir?
Cerrahi bir işlem olmadığı için kronik rahatsızlığı bulunmayan herkes yaptırabilir. Genelde 30 yaşından sonra yapılması tavsiye edilmektedir. İşlem için uzman tavsiyesi alınması daha sağlıklı olacaktır.
Uygulamanın Kalıcılığı Ne Kadar Sürer?
Fransız Askısı diğer yöntemlere göre daha uzun süre etkisini sürdürebilmektedir. İşlem sonrasında ortalama 4-6 yıla kadar kalıcılığı vardır. Ancak bu süre, yaş, cilt yapısı vb. değişkenlere göre kişilerde değişiklik gösterebilmektedir.
Uygulama Sonrası Nelere Dikkat Edilmelidir?
İşlem sonrasında kişi birkaç gün;
- Kaş bölgesine masaj yapmamalı,
- Yüz üstü yatmamalı,
- Uzmanının verdiği tavsiyelere uymalıdır.
Uygulama Güvenilir Mi?
Uygulama Fransa’da geliştirilmiş ve ödül almış bir yöntemdir. Binlerce kişinin yaptırdığı Fransız Askısı cerrahi bir işlem olmadığı için kolay ve güvenilirdir. Sadece kişide iplikteki maddelere karşı alerji riski bulunmaktadır. İşlem sonrasında hafif kızarıklık, şişlik olabilir ancak bu da kısa süre içerisine geçer. Saç kısmında olduğu için işlem izleri belli olmaz.
Fransız Askısı her ne kadar güvenilir olsa da mutlaka deneyimli bir uzman tarafından yapılmalıdır. Yanlış uygulamalarda asimetrik yüz şekli, sağlık açısından riskli komplikasyonlar (sağlıksız malzeme kullanılması, uygulamanın yanlış noktalara) ortaya çıkabilmektedir.
Heraderma Polikliniği’ nde iple kaş kaldırma İzmir ilinde ve Türkiye genelinde birçok kişi tarafından tercih edilen bir uygulamadır. Deneyimli uzman tarafından kişiye en uygun yöntem belirlenerek uygulanmaktadır.
Epiderm Nedir?
Derimiz vücudumuzdaki en büyük organımızdır. Cildimizin görünen kısmının dışında farklı katmanları bulunmaktadır. Bu katmanlardan biri olan epiderm görebildiğimiz kısımdır. Peki, epiderm nedir ve vücudumuza nasıl hizmet eder?
Epiderm Nedir?
Epiderm nedir sorusuna cevap verirken öncelikle derimizi yakından tanımak gerekir.Derimiz dıştan içe doğru katmanlardan oluşur. Derimizin katmanları şunlardır.
Epidermis: En üst katmanda yer alır ve ektodermden oluşur.
Dermis: İç tabakada yer alır ve mezodermden oluşur. Hücre arası destek dokusu ve fibroblast hücreleri ile bunların arasında lenfatik yapılar, tırnak ve kıl folikülleri, sinir, damar, ter ve yağ bezleri, yer almaktadır. Epidermis göre çok daha az sayıda hücre ve çok daha fazla lif bulunmaktadır.
Bununla birlikte deri altı doku (hypodermis) denilen ve derinin en alt tabakasında bulunan liposit adlı hücrelerden oluşur.
Epidermis en üst tabakada yer alan kısımdır. Başlangıçta tek sıralı hücrelerden (periderm) oluşan epidermis (epiblast) sonrasında iki sıralı, düz bir epitel tabaka haline gelir. Çeşitli etkenlerle üst tabaka zamanla dökülür ve alt sıradaki katmanlar aşırı şekilde çoğalarak çok katlı epitel hücrelerinden oluşan epidermisi meydana getirir. Epidermis üzerinde damar, sinir yoktur. Epidermiste, keratinositler melanosit, langerhans ve merkel hücreleri bulunmaktadır
Epidermis alt tabakada olan dermise uzantılar ile bağlıdır. Bu şekilde damarların üzerinde bulunduğu dermis, epidermisi besler.
Epidermis gelişimini tamamladıktan sonra farklı değişikliklere uğrayarak çeşitli şekiller alır. Bunlar:
- Kıl,
- Saç,
- Tırnak,
- Süt bezi vb. oluşumlar meydana gelir. Bununla birlikte hayvanlarda boynuz oluşumu da epidermisin farklılaşmasından oluşur.
Epiderm ise tüm bunları kapsayan vücudun dış yüzeyindeki tabakadır.
Epidermisin Görevleri Nelerdir?
Epidermis vücudumuzun üst tabakasında bulunur ve vücudu bir kalkan gibi sararak korur.
Epidermisin görevleri şunlardır:
Korun tabakasında bulunan keratin içeren hücreler vücudu;
- Vurma, çarpma, sıcaklık, basınç gibi mekanik etkilerden,
- Güneş ışınlardan, kimyasallardan,
- Zararlı mikroorganizmalardan korur.
Malpighi tabakasında bulunan hücrelerdeki melanosit pigment;
- Deriye rengini verir,
- Canlı hücreler bölünerek oluşturdukları yeni hücreler korun tabakasını yeniler,
- Vücudu ısı ve soğuktan korur.
Bununla birlikte epiderm tabakası kişinin estetik görünümü açısından da önemlidir. Ancak dış etkenler; güneş, sigara, kimyasal, çevresel etkenler vb. ve iç etkenler; hormonlar, hastalıklar, yaşlanma vb. epidermis tabakasının yapısını bozabilmektedir. Bu durumda cilt yüzeyinde lekelenme, yara, sivilce, iltihap, kırışıklık gibi problemler ortaya çıkabilmektedir. Epidermis üzerindeki bu belirtiler estetik açıdan rahatsız edici olmakla birlikte zaman zaman sağlık açısından da hastalık belirtileri olabilmektedir. Bu nedenle epidermis tabakasının korunması önemlidir.
Epidermis Tabakası
Dış ve iç etkenlerden etkilenen epiderm için koruyucu, önleyici ve tedavi edici yöntemler bulunmaktadır.
Koruyucu ve önleyici yöntemlerde problem ortaya çıkmadan önlem alınmaktadır.
Bu yöntemler:
- Kremler, medikal ürünler,
- Cildi dış etkenlere karşı koruma (güneş, kimyasal),
- Sağlıklı beslenme ve yaşam tarzı,
- Düzenli ve kaliteli uyku,
- Doğru ürünleri kullanma,
- Cilde uygun uygulamalar (peeling, lazer vb.),
- Rutin uzman kontrolleri ve erken müdahale vb. epidermi korumaya yardımcı olabilmektedir.
Ancak bu yöntemlerin yeterli gelmemesi veya uygulanmaması, genetik, hastalık gibi etkenler epidermis tabakasında çeşitli problemlere yol açabilmektedir. Bu durumda epidermal problemleri tedavi edici uygulamalar devreye girmektedir.
Epiderm Tabakasını Tedavi Edici Uygulamalar
Günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte epidermiste meydana gelen problemler için medikal yöntemlere ek olarak farklı tedavi yöntemleri de geliştirilmiştir. Bu yöntemlerin birçoğu daha başarılı ve hızlı sonuç verebilmektedirler. Ayrıca cildin alt tabakalarına etki ederek problemi bölgelerde daha etkili olabilmektedirler.
Tedavi yöntemleri içinden yaşanan problem ya da problemlere göre en uygun olanı seçilerek kişiye uygulanmaktadır.
Uygulanan başlıca tedavi yöntemleri şunlardır:
- Altın İğne (İğneli Radyofrekans)
- Exilis – Saten Yüz Germe
- Fraksiyonel Lazer (Resurfx) Tedavileri
- Hibrit Lazer ile Cilt Tedavileri
- IPL (M22) Cilt Tedavileri
- Kılcal Damar Tedavileri
- Oxygeneo Bakımları
- Plasma Shower (Plasma Duşu)
- Ameliyatsız İple Yüz-Boyun Germe
- Dolgu Uygulamaları
- Lazer Epilasyon
- Endopeel
- Kırışıklık Toksin Tedavisi
- Biyolojik Serum Uygulaması
- Somon DNA Uygulaması
- Mezo-Vital Tedaviler
- Vitamin Enjeksiyonu (Yüz Mezoterapisi) gibi farklı yöntemler bulunmaktadır.
Bu yöntemlerden koruyucu, önleyici, tedavi edici amaçlı yararlanılabilmektedir. Akne, kırışıklık, leke, selülit, varis gibi birçok epidermal problemi önleyebilmektedir. Lazer epilasyon ile istenmeyen tüyler ortadan kaldırılarak pürüzsüz bir cilt ve daha pratik çözümler sunulmaktadır. Bununla birlikte özellikle ağda gibi uygulamalarda yaşanan kıl kökü iltihabı, batık vb. problemler lazer epilasyon ile çözümlenebilmektedir.
Heraderma Kliniğinde uzman tarafından cilt analizleri yapılarak cilt problemi belirlenir. Probleme göre en uygun yöntem ya da yöntemler seçilerek tedavi programı düzenlenerek sağlıklı bir cilde kavuşmanıza yardımcı olunabilemketdir.
Migren İçin Toksin Uygulaması
Migren, yaşam kalitesini düşüren, kişinin günün büyük bölümünü şiddetli ve sürekli baş ağrılarıyla geçirmesine neden olan bir hastalıktır. Ülkemizde ortalama her 7 kişiden biri migren hastası olduğu düşünüldüğünde genel olarak ciddi bir migren hastası oranı ortaya çıkmaktadır. Ağrı kesici ilaçlar ile semptomlar azaltılmaya çalışılsa da yeterli olmamaktadır. Bununla birlikte son yıllarda migren için toksin uygulaması ile hastalığın semptomları azaltılabilmektedir.
Semptomları azaltmaya yarayan veya ortadan kaldıran, migren için toksin uygulaması ile ilgili merak edilenler:
İçerikler
Migren Nedir?
Migren, kişinin günlük yaşantısını olumsuz yönde etkileyen ve kısıtlayabilen bir baş ağrısı türüdür. Kişinin ense, şakak, göz çevresi gibi bölgelerinden başlayarak kısmi ya da yayılarak devam eder. Ağrıyla birlikte sese, ışığa duyarlılığın artması, bulantı ve kusma da görülebilmektedir.
Migren atağı dört aşamada gerçekleşir. Ancak kişide bu aşamaların hepsi görülmeyebilir.
Migrenin aşamaları şunlardır:
- Prodrom
Bu aşamada ağrılar başlamadan önce çeşitli belirtiler ortaya çıkabilmektedir. Kabızlık, sık esneme, huzursuzluk, yeme isteği vb. değişiklikler ile kendisini gösterebilir. Ancak bu belirtiler olmadan da direkt baş ağrısı ile de ortaya çıkabilir.
- Aura
Ağrıların başlangıcından yaklaşık 15 ila 45 dk önce ışıklar, zigzag çizgiler, bulanık görme ya da tamamen görme kaybının yaşanması gibi belirtiler ortaya çıkabilmektedir. Migren hastalarının ortalama %10’ unda görülen bu tür migrende belirtilerden sonra baş ağrısı atakları ortaya çıkmaktadır. Yine bazı aura belirtilerinde vücutta uyuşma, baş dönmesi gibi belirtiler de az da olsa eşlik edebilir.
- Atak
Bu aşamada şiddetli baş ağrısı ortaya çıkmaktadır. Atak sırasında zonklama, kusma, ışık ve sese duyarlılık gibi çeşitli semptomlar da ağrıya eşlik edebilmektedir. Ortalama 4 ila 72 saat sürebilmektedir. Atak sayısı kişiden kişiye göre değişiklik gösterebilir. Ayda bir ya da haftada birkaç defa görülebilmektedir. Atak sayısı migrenin kronik olup olmadığını belirler.
- Atak Sonrası
Şiddetli baş ağrıları ve eşlik eden semptomlar ile hasta bitkin ve halsiz düşebilmektedir. Atak sonrası hasta rahatlasa da atağın etkilerini hissedebilmektedir.
Migrenin atak sayısı ve görülme sıklığına göre de ikiye ayrılmaktadır. Bunlar;
Epizodik migren: Daha seyrek ataklarla ortaya çıkan migren türüdür.
Kronik Migren: Kronik migrende kişinin son üç ayda, ayın en az 15 günü ve üzerinde baş ağrısı şikâyeti olmalıdır. Bu ağrılı dönemin de en az 8 günü migren ataklarını yaşaması gerekir. Bu tür olan migren, kronik migren olarak kabul edilir. Genellikle başın tek taraflı ya da iki tarafında da ağrı, ışık, ses, hareket ve kokuya duyarlılığın artması, orta veya daha şiddetli ve sıklıkla kusma gibi semptomlar eşik edebilmektedir.
Migren Nasıl Tedavi Edilir?
Migrenin henüz bilinen bir nedeni bulunmamaktadır. Bazı çevresel faktörlerin tetikleyebildiği, genetiğin etki edebildiği düşünülse de tam olarak nedeni bilinmemektedir. Bu nedenle migren tedavisinde daha çok semptomları hafifletmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik tedaviler uygulanmaktadır.
Migren tedavisi için genellikle ağrı kesici ilaçlar kullanılmaktadır. Ağrı düzeyini hafifletmeye yardımcı olan bu ilaçların özellikle kronik migren ataklarında yeterli olamaması ya da aşırı ilaç kullanımının çeşitli yan etkilerinin olması ilaç kullanımı yerine farklı alternatif arayışına sokmaktadır. Bunlardan biri de son yıllarda özellikle migren ataklarını önlemeye ve semptomlarını azaltmaya yardımcı olan toksin diğer adıyla botoks yöntemidir.
Migren tedavisinde Botoks Yöntemi
Botoks (botulinum toksin) genel olarak ciltte kırışıklık ve yaşlanma belirtileri için kullanılmaktadır. Kasların hareketini kısıtlayarak yeni kırışıklıkların oluşmasını ve var olanların açılıp düzelmesini sağlamaktadır. Botoks uygulamasında migren tedavisi ise migren semptomlarını hafifletmeye hatta ortadan kaldırmaya yardımcı olabilmektedir. Uygulama sonucunda ağrıyı ileten sinirlerde botoksun bileşenleri sayesinde kıstlılıklar oluşur. Buna bağlı olarak ağrı iletimi önlenir ve hasta ataklarında şiddetli ağrılar çekmez.
Botoks yöntemi kişinin alın bölgesine (frontal), şakaklara, başın arka bölgesine ve ensede boyun bölgesine, boyun ve omuz arasında kalan trapez kas üzerine enjeksiyon şeklinde uygulanır. FDA tarafından onaylı ve ülkemizde de kullanım onayı da Sağlık Bakanlığı tarafından verilmiş bir uygulamadır.
Yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda botoks tedavisinden sonra;
- Migren ataklarının sıkılık ve şiddetinde azalma,
- Ağrı kesici ve ilaç tüketiminde azalma hatta bırakma,
- Kişinin yaşam kalitesinde artma görülebilmektedir.
Botoks İşlemi Ne kadar Sürer?
Uygulama kolay olup yaklaşık 15-20 dk sürebilmektedir.
Toksin Uygulamasının Etkisi Ne Kadar Sürer?
Kişiden kişiye değişiklik göstermekle birlikte ortalama 10-12 gün içerisinde kendisini gösterip, 3 ay ara ile iki kere yapılması tavsiye edilmektedir. Genellikle ikinci uygulamadan sonra semptomların görülme sıklığı yok denilecek kadar az olabilmektedir. İlk uygulamada etkisi görülse de bazı kişilerde ikinci uygulama ile daha etkin sonuçlar alınabilmektedir. Ağrıların şiddetlenmeye başlaması ile uygulama tekrar edilebilmektedir. Uygulama sıklığı ve planlamasının doktor kontrolünde yapılması daha sağlıklı olmaktadır.
Migren İçin Toksin Uygulaması Kimlere Yapılır?
Migren için botoks tedavisi;
- Hamile ve kronik rahatsızlığı olanlar dışında sağlıklı her bireye,
- 16 yaşından büyük kişilere,
- Kronik migren rahatsızlığı olanlara uygulanabilmektedir.
Yine de uygulama için uzman kontrolü altında olması sağlık açısından tavsiye edilmektedir.
Migren için etkili ve kolay bir tedavi yöntemi olan toksin uygulamasının bir nöroloji uzmanı tarafından yapılması oluşabilecek riskleri önlemeye yardımcı olabilmektedir. Bu nedenle toksin uygulaması bu işlemi daha önce yapmış deneyimli bir nöroloji uzmanına yaptırılmalıdır.
Genetik Göz Altı Kırışıklıkları
Zamanın en çok etkisini gördüğümüz yer, yüzümüzdür. Yüzümüzde ise zamandan en çok etkilenen bölgemiz göz çevremizdir. Çünkü göz çevremizdeki derimiz diğer bölgelere göre daha ince ve daha hassas yapıdadır. Çevresel faktörler, yaş, stres, alışkanlıklarımız vb. bu kırışıklıkların ortaya çıkmasında neden olmaktadır. Bununla birlikte genetik her şeyde olduğu gibi göz çevresi kırışıklıklarının da sebepleri arasındadır. Genetik göz altı kırışıklıkları, kişinin tüm önlemleri almasına rağmen ortaya çıkabilmektedir.
Göz altı Kırışıklıkları Neden Oluşur?
Göz çevremizdeki derimiz diğer bölgelerimize göre daha ince ve hassastır. Bu sebeple iç ve dış etkenlerden daha fazla etkilenebilmektedir. Bu etkenlere bağlı olarak da göz altı morlukları, kırışıklık, torbalanma gibi problemler ortaya çıkabilmektedir. Sağlık açısından olmasa da estetik açıdan kişiyi rahatsız eden bu problemler kişinin daha yorgun, yaşlı görünmesine neden olabilmektedir. Göz altı kırışıklıkları ise en sık rastlanılan ve zamanla kaçınılmaz olan problemlerden biridir.
Göz altı kırışıklıkları iç ve dış etkenlere bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir.
Gözaltı kırışıklıklarının ortaya çıkma nedenleri şunlardır:
Yaş: Yaş ile birlikte cildimiz de elastikiyetini kaybeder. Ciltte yaşa bağlı olarak ortaya çıkan kolajen, kas ve yağ kaybı cildin kırışmasına neden olur. Göz çevresinde de bu etkenler zamanla kırışıklıkların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Genellikle 30’lu yaşlarda belirmeye başlayan kırışıklıklar günümüzde daha erken görülmeye başlamıştır. Bununla birlikte genetik de erken kırışıklıkların nedenlerinden biridir.
Güneş: Cilt üzerinde lekelenme, yaşlanma belirtilerini hızlandırma gibi olumsuz etkileri olan güneş hassas göz çevresini de etkilemektedir. Cildin yapısını bozan UV ışınlarına uzun süre maruz kalındığında ayrıca cilt kanseri gibi daha tehlikeli cilt problemlerine yol açabilmektedir. Bu nedenle güneşe çıkmadan mutlaka yüksek faktörlü koruyucu kullanılması gerekir.
Sigara: Tüm vücuda birçok zararı olan sigara cildin elastikiyetini azaltan ve hızlı bir şekilde yaşlanmasına neden olmaktadır. Sigara kullanımına bağlı göz çevresi ve ciltte ciddi oranda bozulma ve kırışıklıklar ortaya çıkabilmektedir.
Genetik: Ailemizden gelen ve bizi oluşturan tüm özelliklerimizden genetiğimiz sorumludur. Genetik olarak sahip olduğumuz özelliklerimizi değiştirmek daha zordur ve genellikle ortaya çıkması önlenemez. Göz altı kırışıklıkları da bunlardan biridir. Genetik göz altı kırışıklıkları, tüm önlemelere rağmen kısmen geciktirilebilir ama krem, korunma vb. normal yollarla önlenemez. Günümüzde bilim ve teknolojinin gelişmesi ile birlikte farklı yöntemler ile bu göz altı kırışıklıkları tedavi edilebilmektedir.
Bunlarla birlikte stres, yanlış uyku pozisyonu, yanlış ürün kullanımı gibi etkenler de göz altı kırışıklıklarına neden olabilmektedir.
Göz Altı Kırışıklıkları Nasıl Geçer?
Göz altı kırışıklıklarının tedavisinde farklı yöntemler kullanılabilmektedir.
Tedavi yöntemleri şunlardır:
Krem: Cildin kaybettiği nem ve elastikiyetini kazandırmaya yardımcı olan kremler ile göz çevresindeki kırışıklıklar önlenip azaltılabilmektedir. Cilt için gerekli vitamin, enzim gibi bileşenleri içeren kremler önleme ve daha hafif düzeyde kırışıklıklar için etkili olabilmektedir. Ancak burada krem seçiminin cilde uygun yapılması önemlidir. Bu nedenle uzman tavsiyesi ile kullanılması daha sağlıklı olacaktır.
Masaj: Farklı masaj teknikleri ile ciltteki kaslar çalıştırılıp, kolajen üretimi artırılması desteklenebilmektedir. Yüzde oluşan kırışıklıkları önlemek için uygulanan masajlar düzenli yapıldığında özellikle oluşumunu ve hafif düzeydeki kırışıklıkları azalttığı gözlemlenebilmektedir.
Bu yöntemler daha çok, kırışıklıkları önlemek, geciktirmek ve hafif düzeydekiler için etkili olabilmektedir. Ancak ileri derecede olan kırışıklıklar ve daha kalıcı çözümler için profesyonel yöntemlere başvurulmaktadır.
Gözaltı kırışıklıkları için hangi işlemler yapılır?
Göz altı kırışıklıkları tedavisinde farklı yöntemler ile etkili sonuçlar alınabilmektedir.
Göz altı kırışıklıkları için yapılan işlemler şunlardır:
- Botoks: İçerisindeki bileşenler ile kasların hareketlerini kısıtlayan bu yöntemde özellikle mimiklere bağlı ortaya çıkan kırışıklıklar önlenebilmektedir. Ayrıca oluşan kırışıklıkların da açılması sağlanmaktadır. Bununla birlikte kas kullanımı kısıtlandığı için yeni kırışıklık oluşumunu da önleyebilmektedir. Botoks kalıcı olmayıp belirli aralıklarla tekrarlanmalıdır.
- Fraksiyonel Lazer: Bu yöntemde üst deri (epidermis) üzerinde küçük kanallar açılır. Bu kanallardan alt tabakaya lazer ışığı gönderilerek cilt kontrollü olarak deforme edilir. Cilt bu deformasyon sonucu kendini yenileyerek kırışıklıklar azalır ya da ortadan kaybolur. Cilde herhangi bir zarar vermez.
- Erbium YAG Lazer: Üste deri tabakası lazer ile kontrollü olarak soyulur. Böylece eski ve deforme olmuş deri yerine yeni ve sağlıklı bir derinin gelmesi sağlanır. Kırışıklık tedavisi için uygulanan bu yöntem göz çevresi için de uygundur.
- Emerge Lazer: Bu yöntemde; cildin altında mikro termal kanallar açılır. Bu şekilde kolajen yapımı uyarılarak cildin yenilenme mekanizması harekete geçirilir. Bu işlemde ayrıca cihaz ile göz çevresine atışlar yapılarak gerçekleştirilir. Herhangi bir soyma işlemi içermez.
- Dermapen (mikro iğne): Ucunda çok küçük olan iğneleri olan cihaz ile göz çevresinde çok küçük delikler açılır. Cilt bu delikleri yara olarak görüp onarmaya çalışır. Bu şekilde göz çevresindeki kırışıklıklar da bu yenilemeyle azalır veya ortadan kaybolur.
- Altın İğne (Fraksiyonel Radyo Frekans Dalgaları): Cilt altına radyo frekans dalgaları verilerek kolajen üretimi artırılması sağlanır. Bu şekilde cilt yüzeyindeki kırışıklıklar da tedavi edilir. Uygulamada dalgalar, üzerinde çok küçük iğneler olan bir cihaz ile derinin alt tabakalarına gönderilir.
- Işık Dolgusu: Göz çevresindeki kırışıklık, çöküntü gibi problemlerin tedavisinde kullanılan bu yöntemde göz altına bir dolgu malzemesi enjekte edilir. Bu dolgu malzemesinin içinde cildin doğal yapısında bulunan hyaluronik asit bulunur. Işık dolgusu ile göz altı kırışık ve çöküntüleri giderilebilmektedir. Kalıcı olmayıp belirli aralıklarla tekrarlanması gerekir.
- Blefaroplasti: Bu yöntem diğerlerinden farklı olarak cerrahi bir işlemdir. Düşük göz kapağı, göz altı torbaları gibi problemleri olan kişilere yapılır. Bununla birlikte göz altı kırışıklıkları da tedavi edilir.
Yukarıda belirtilen yöntemler içinden kişiye en uygun olanı seçilerek yapılır. Kişiye göre seans sayıları değişiklik gösterebilir. Bunu uzmanınızın belirlediği ve önerdiği doğrultuda yapmak gerekir. Kolay ve etkili olan bu uygulamalar doğru uzmanlar tarafından ve donanımlı merkezler yapılmalıdır. Özellikle göz gibi hassas bir organda yanlış bir uygulama geri dönüşü olmayan olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.
Heraderma Polikliniği’nde göz altı kırışıklıklarınız uzmanınız tarafından belirlenen ve önerilen yöntemlerle güvenilir bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Kişiye özel olarak planlanan tedavi programı ile etkili ve sağlıklı sonuçlar alabilirsiniz.
Bacaktaki Mor Damarlar Nasıl Geçer?
Bacaklarımız vücudumuzun hareket etmesini sağlayan aynı zamanda estetik açıdan görüntümüzü etkileyen organlarımızdan biridir. Pürüzsüz bacaklar güzelliğin en önemli parçalarından biridir. Ancak bazı etkenler bu estetik görüntüyü bozarak kişiyi mutsuz edebilmektedir. Özellikle bacaklarda beliren mor damarlar kişiye rahatsızlık verebilmektedir. Bu nedenle bacaktaki mor damarlar nasıl geçer sorusu en çok sorulan sorular arasındadır.
İşte bacaklardaki kötü görüntüye neden olan mor damarların oluşumu ve tedavisi ile ilgili merak edilenler:
İçerikler
Bacaklarda damarların belirginleşmesi nedir?
Bacaklarda damar belirginleşmesi en sık rastlanan problemlerden biridir. Varis olarak adlandırılan bu problem dolaşım bozukluğuna özellikle pıhtılaşma bozukluğuna bağlı olarak gelişebilmektedir. Toplar ve kılcal damarlar genişlemesi olarak ortaya çıkmakta ve genellikle ayaklarda görülmektedir. Bunun nedeni ise vücudun ağırlığının bacaklarımız tarafından taşınması ve basınca maruz kalmasıdır.
Toplardamar genişlemesi tedavi edilmesi gereken bir hastalık olup kişinin sağlığını olumsuz etkilemektedir. Uzun süre ihmal edildiğinde ilerleyerek ağrı, kaşıntı, kramp, kanama gibi problemlere neden olabilmektedir. Bu nedenle ihmal edilmeden mutlaka kalp-damar uzmanına başvurulması gerekmektedir. Kılcal damarlar ise genellikle estetik açıdan rahatsız edici olup ciddi sağlık problemlerine yol açmaz
Bacaklarda mor kılcal damarlar neden olur?
Bacaklarda mor kılcal damarlar çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir.
Başlıca nedenleri şunlardır:
- Kalıtım,
- Hareketsiz yaşam tarzı,
- Uzun süre sabit oturma ya da ayakta durma,
- Obezite,
- Gebelik,
- Damar tıkanıklığı,
- Sıkı kemer kullanma,
- Bacaklara darbe alma,
- Dar giysiler giyme,
- Güneş hasarı,
- Hormonal faktörler,
- Bazı hastalıklar,
- Karın içi basıncın artması (kabızlık, karın içi tümörü vb.) gibi nedenlerle ortaya çıkabilmektedir.
Bacaklardaki örümcek damarlar neden olur?
Yine örümcek damarlarının altta yatan temel nedeni damar hastalığı olarak da bilinen kronik venöz yetmezliktir. Bacaklardaki damarlarda artan basınç, örümcek damarları gibi yeni, sağlıksız damarların oluşumuna yol açar.
Bu durum, duvardaki sızan bir boruya benzemektedir. Derinin altındaki damarlardan akan kan borunun su sızdırması gibi kanı sızdırır ve yüzeyde lekelenmelere neden olur. Genlikle ayak bileklerinde, bacak arkasında, baldır gibi bölgelerde bulunmaktadır.
Örümcek ağı damarlarının oluşma sebepleri şunlardır:
- Sürekli oturma ya da uzun süre ayakta durma,
- Gebelik,
- Ayak bileği travması,
- Genetik yatkınlık vb. etkenler neden olabilmektedir.
Peki, bacaktaki mor damarlar nasıl geçer? Örümcek ağı damarlarının tedavi yöntemleri şunlardır:
Skleroterapi:
Halk arasında iğne tedavisi olarak da bilinmektedir. Uygulamada damar içerisine iğne ile girilerek ilaç enjeksiyon edilir. Bu şekilde damar kapatılır. Kan akışı başka bir damara yönlendirilir ve kullanılmayan damar iptal edilir. Kişiye bir zararı dokunmaz. İyileşme süreci kısadır. Ancak öncesinde mutlaka venöz damar sisteminin renkli doppler çekilmesi tavsiye edilmektedir.
Radyofrekans Ablasyon:
Problemli olan toplardamar içine kateter yerleştirilir. Buradan radyofrekans enerjisi ile damar duvarında oluşturduğu ısı ve kontraksiyon sonucunda damar büzülüp kapanır. Genel anestezi altında yapılan bu uygulamanın iyileşme süresi kısadır. Damar çapı 20 mm’ ye kadar olan safen ven damarlar (bacağımızın en büyük “yüzeyel” toplardamarlar) için yapılmaktadır.
Endovenöz Laser Ablasyon:
Bu yöntemde kaçak olan damar ameliyatla dışarı alınır. Damar içine girilip lazer ile hasarlı damarın içi kapatılır. Bu şekilde kapatılan damarda kaçak oluşmaz. Kapatılan damar vücut tarafından zamanla yok edilir. Kolay bir uygulama olan bu işlem lokal anestezi ile ayakta yapılabilir.
Lazer Tedavisi:
Örümcek damarlarının görünümünü azaltmak için sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Küçük ve kılcal damar tedavisinde etkili olan lazer tedavisinin kronik venöz yetmezlik semptomlarında bir etkisi yoktur. Lazer cihazından gönderilen lazer ışığı ile problemli damarı cilde zarar vermeden yok eder. Lokal anestezi ile gerçekleştirilen bu yöntem genellikle güvenilir ve etkilidir.
Varis Çorabı:
Bacak üzerindeki basıncı azaltmaya, kan akışını düzenlemeye yardımcı olan çoraplardır. Var olan problemi düzeltmez ancak semptomları azaltarak gelişimini durdurmaya yardımcı olabilmektedir. Doktor tavsiyesi ile kullanılmalıdır.
Aşırı Terleme Şikâyetinin Psikolojik Etkileri
Terleme vücudumuzun ısısının dengelenme ve yaralanmasını sağlayan fizyolojik bir olaydır. Ancak bazı nedenlerden dolayı vücutta aşırı terleme meydana gelebilmektedir. Sağlık açısından çok problem olmasa da aşırı terleme şikâyetinin psikolojik etkileri kişinin yaşamını olumsuz etkileyebilmekte ve kişiyi rahatsız edebilmektedir.
Normal düzeyde vücudun dengesi için önemli olan ancak aşırı olduğunda kişiyi olumsuz etkileyen terleme ile ilgili merak edilenler:
İçerikler
Terleme Nedir?
İnsan vücudunun belirli bir ısıda olması sağlık açısından önem taşımaktadır. Terleme vücudun bu ısı dengesini sağlamaya yarayan fizyolojik bir olaydır. İnsan vücudunda bazı yerlerde daha yoğun olmakla birlikte milyonlarca ter bezi bulunmaktadır. Ter bezleri sempatik sinir sistemi tarafından kontrol edilmekte ve istem dışı çalışmaktadır. Ter bezleri tarafından salgılanan ter, buharlaşarak vücut ısısını düşürerek dengelenmesini sağlamaktadır.
Aşırı terleme (Hiperhidrozi) nedir?
Vücutta ısının ayarlanması beynin kontrolünde gerçekleşmektedir. Buna bağlı olarak da terleme de beyinin kontrolü altında gerçekleşmektedir. Hormon, duygusal faktör ve fiziksel aktivitelerin etkilediği ısı merkezi; farklı nedenlerden dolayı vücutta aşırı terleme meydana gelmesine neden olabilmektedir. Genel ya da bölgesel olabilen aşırı terleme durumuna hiperhidrozis denir.
Aşırı Terlemenin Nedenleri Nelerdir?
Aşırı terleme problemi primer (bölgesel) ve seconder olarak ikiye ayrılmaktadır.
Primer terlemeler genellikle bir probleme dayalı olmadan sağlıklı kişilerde ortaya çıkabilmektedir.
Nedenleri şunlardır:
- Aşırı stres,
- Hızlı hareket etme,
- Endişe,
- Yenilen yiyecekler (baharatlı, acı) vb. gibi etkenlerden kaynaklanabilmektedir.
Seconder terleme genellikle bazı hastalık belirtileri arasında olabilmektedir.
Seconder terlemeye neden olan hastalıklar şunlardır:
- Diyabet,
- Tiroid hastalıkları,
- Obezite,
- Akciğer hastalıkları,
- Menopoz,
- Böbreküstü bezi hastalıkları,
- Kanser,
- Anksiyete gibi psikolojik rahatsızlıklar,
- Enfeksiyona bağlı hastalıklar,
- Kalp yetmezliği gibi hastalıklar aşırı terlemeye neden olabilmektedir.
Bununla birlikte ilaç kullanımı, zehirlenme gibi durumlarda da aşırı terleme meydana gelebilmektedir.
Yukarıda belirtilen nedenlerin dışında kalıtsal ya da hiçbir sağlık problemi ve dış etken olmadan da hastada aşırı terleme meydana gelebilmektedir. Hasta durduğu yerde bile terlemektedir. Bu durum genel olarak sağlık açısında bir soruna yol açmazken yeterli sıvı tüketilmediğinde vücutta su kaybına (dehidrasyona) neden olabilmektedir. Bununla birlikte aşırı terleme şikâyetinin psikolojik etkileri kişinin yaşamını olumsuz etkileyebilmektedir.
Aşırı terleme sonucunda kişinin yaşadığı psikolojik etkiler şunlardır:
- İş yaşamında; iş ortamında aşırı terleme sonucunda ortamda rahat hissedememe, kıyafetlerde iz ve leke oluşumu, koku, el sıkışma, yakın çalışmalarda zorluk yaşama, ofis malzemeleri (kalem, mouse vb.) zorluk yaşama gibi problemler ile karşılaşma durumları yaşanabilmektedir.
- Sosyal yaşamında ve özel yaşantısında; bulunduğu ortamda yakın ilişkiler kurmada ve temas etmede problemler, koku vb. sorunlar ile karşılaşılabilmektedir.
- Günlük yaşamınızda kapı, kapak vb. açma, yürüme, çeşitli malzeme ve materyal kullanımında sıkıntılar oluşabilmektedir.
Aşırı Terlemenin Tedavisi Var Mı?
Aşırı terleme probleminin tedavisinde öncelikle neden önemlidir. Eğer bir hastalık kaynaklıysa öncelikle hastalığın tedavisi yapılmalıdır. Bunun dışında gelişen aşırı terleme problemleri için farklı tedavi yöntemleri bulunmaktadır.
Tedavi öncesinde kişinin terleme probleminin;
- Çocukluk ya da ergenlik çağından itibaren başlamış olması,
- Ailede aynı öykünün olması,
- En az 6 ay boyunca aşırı terlemenin olması,
- Problemin iki taraflı ve simetrik olarak görülmesi,
- Günlük yaşamı olumsuz etkilemesi gibi etkenlere bakılmaktadır.
Aşırı terleme probleminde cerrahi ve medikal olarak iki şekilde tedavi uygulanmaktadır.
Cerrahi Yöntemler
ETS Yöntemi:
Bu yöntem kapalı olarak uygulanan cerrahi bir işlemdir. Koltuk altı bölgesine bir kesi atılır. Bu kesiden içeri girilerek terlemeye neden olan sempatik sinirler kesilir ya da klip yerleştirilir. Bu şekilde aşırı terleme problemi önlenebilmektedir. Ancak cerrahi bir işlem olduğu için çeşitli komplikasyon ve riskler oluşabilmektedir.
Medikal Yöntemler :
İlaç Tedavisi
Çeşitli ilaç, solüsyon, pudra gibi terlemeyi azaltıcı ürünler kullanılabilmektedir. Ancak uzun süreli ilaç kullanımda çeşitli yan etkileri görülebilmektedir. Bu nedenle uzun süreli ilaç tedavisi önerilmez.
İyontoforez
Çok sık kullanılan bu yöntem el, ayak ve koltuk altı bölgesi için uygulanmaktadır. El ve ayaklar musluk suyu doldurulmuş, içinde (+) ve (-) elektronlar bulunan kap içine konur. İyontoforez cihazı ile elektrotlara 5-20 mA‘lik düz akım verilir. Koltuk altı içinse içinde elektrot bulunan ıslatılmış pet kullanılır. Uygulama ortalama 30 dk. olup 15- 20 seans tekrarlanabilir. Uygulama yapılan kişilerde terlemede azalma görülürken, yaz aylarında haftada bir seans uygulanarak problemin yenilenmesi önlenebilmektedir. Hamile ve kalp pili olan kişiler dışında genellikle sağlıklı herkese uygulanabilmektedir.
Botoks
Son yıllarda özellikle kırışıklıklar için kullanılan botoks terlemeyi önlemede de başarılı sonuçlar verebilmektedir. El, ayak ve koltuk altına enjekte edilen botoks içerdiği bileşenler sayesinde sempatik sinirlere etki ederek terlemede azalmayı sağlayabilmektedir. Kişiden kişiye değişiklik göstermekle birlikte etkisi 2 ila 6 ay sürebilmektedir.
Hera Derma Kliniğinde botoks uygulamaları ile aşırı terleme şikâyetlerini önlemeye yardımcı olunmaktadır. Uzman kontrolünde gerçekleştirilen botoks işlemi ile el, ayak ve koltuk altı gibi bölgelerde aşırı terleme problemi; güvenilir ve sağlıklı bir şekilde çözümlenebilmektedir
Bölgesel Zayıflama İçin Etkili Yöntemler
Zayıflamadaki amaç kilo vermenin yanında daha fit ve hoş bir görüntüye kavuşabilmektedir. Ancak özellikle göbek, bel, basen, karın, kol, kalça, bacak gibi bazı bölgelerde sadece kilo vererek bu görüntüye kavuşmak mümkün olmayabilir. Bu sebeple bölgesel zayıflama, ideal vücut ölçülerine sahip olmak için büyük öneme sahiptir.
İçerikler
Bölgesel zayıflama için ne yapmalı?
Vücudumuzda bazı bölgelerde zamanla biriken yağlardan sadece kilo vererek kurtulamayabiliriz. Bu durumda o bölgeye özel bazı işlem ve uygulamalarla incelme sağlanabilmektedir. Bu uygulamalar genel olarak zayıflama değil sadece problemli bölgede incelme sağlamayı amaçladığı için bölgesel zayıflama veya incelme yöntemleri olarak adlandırılmaktadır.
Bölgesel zayıflamak için diyet ve spor ile sonuç alabilmek mümkün. Ancak bu uzun zaman alabilmekte veya bazı bölgelerde istenilen sonuç alınamayabilmektedir. Bu durumda daha hızlı ve etkili şekilde incelme sağlayabilecek yöntemlere başvurulabilmektedir.
Vücudumuzdaki inatçı yağlardan kurtulmak ve bölgesel zayıflama için etkili yöntemler:
Liposuction
Yağ aldırma ameliyatı olarak da geçen liposuction vücuttaki fazla yağın ameliyat ile alınması işlemidir. Burada bölgeye cerrahi müdahale yapılır ve fazla yağlar alınır. Özellikle çok aşırı kilolu kişilerde ve bölgesel zayıflama için kullanılan bu yöntem ağrılı, acılı ve iyileşme için zaman isteyen bir uygulamadır. Ameliyat olduğu için komplikasyon riskleri bulunabilmektedir.
Soğuk Lipoliz
Soğuk lipoliz uygulamasında bölgedeki yağlar vakumlu başlıkları olan özel bir cihaz yardımıyla yakalanır. Yakalanan yağ kütleleri kontrollü bir şekilde soğutulur. Bu soğutma işleminde sıcaklık -3 ila -10 dereceye kadar düşürülebilmektedir. Donarak kristalize olan yağlar parçalanır ve vücuttan daha kolay atılabilir hale gelir.
Uygulamada cilt ya da diğer dokulara zarar verilmeden sadece bölgedeki yağlar hedef alınır. Soğuk lipoliz aynı zamanda uygulanan bölgenin toparlanmasını ve sıkılaşmasını sağlayabilmektedir.
Radyofrekans Uygulamaları
Ameliyatsız incelme yöntemlerinden biri olan radyo frekans uygulamasında cihaz ile bölgeye radyo dalgaları yayılır. Bu dalgalar su moleküllerini ve iyonları harekete geçirerek ısıyı artırır. Isı artışına bağlı olarak da yağlar eriyerek vücuttan ter, idrar solunum yoluyla atılabilmektedir.
Uygulama bölgesel zayıflamanın yanında sıkılaşma, toparlama ve hücre yenilemesiyle gençleşme sağlayabilmektedir.
Lazer Uygulaması İle İncelme
Lazerle incelmede bölgedeki cilt üzerine milimetrik kesiler atılır. Bu kesilerden kanül yardımıyla lazer ışınları gönderilir ve yağların parçalanması sağlanır. Parçalanan yağ molekülleri doğal yollarla vücuttan atılmaktadır. Yine Lazer uygulamasında ciltte sıkılaşma ve toparlanma sağlanırken daha pürüzsüz bir cilt elde edilebilmektedir.
Saten Vücut Germe
Exilis Elite, saten vücut germe işleminde; radyofrekans ve ultrason ile bölgedeki yağlar parçalanır. Uygulama ile bölgesel zayıflama ile birlikte şekillenme ve toparlanması sağlanabilmektir.
Emsculpt
Teknolojinin en başarılı cihazlarından biri olan Emsculpt vücuttaki kasların kasılmasını sağlar. Özel başlıklar ile vücuda gönderilen dalgalar kasların kasılmasını ve ortaya enerji ihtiyacı çıkmasını sağlamaktadır. Bu enerji ihtiyacı da kasların etrafındaki yağlardan sağlanarak yağ yakımı gerçekleşebilmektedir.
Uygulama sırasında bölgede çok kısa sürede çok fazla kas kasılmasının olması yağ yakımının temelini oluşturur. Ağrı ya da acı hissetmeden gerçekleştirilen uygulamanın etkilerini 1 sene sonra bile görebilmek mümkündür.
Vanquish me
Bu uygulamanın diğerlerinden farkı işlemin tamamen temassız gerçekleşitirilebilmesidir. Cihaz başlıkları uygulanacak bölgenin 1,5-2 cm uzağına yerleştirilir. Selektif Radyofrekans teknolojisi ile her bölgede bulunan yağ direncine göre ısınma sağlanır. Cihaz yağ, kas gibi dokuları ayırt edebildiği için diğer dokulara zarar vermez. Ayrıca yağ kütlesini bulup ne kadarlık enerji verilmesi gerektiğini de kendisi ayarlayabilmektedir. Bu şekilde bölgedeki yağların yakımı gerçekleşerek bölgesel incelme sağlanabilmektedir.
Bölgesel zayıflama yöntemleri ile genel olarak bölgesel incelme ile birlikte sıkılaşma, toparlanma sağlayabilmektedir. Ayrıca bacaklarda, estetik açıdan hoş olmayan bir görüntü oluşturan selülit tedavisi içinde kullanılmakta ve başarılı sonuçlar verebilmektedir. Uygulamalar her ne kadar risksiz olsa da hamile, kalp hastalığı olan, kronik rahatsızlığı bulunan vb. sağlık problemlerinde mutlaka doktor tavsiyesi ile alınmalıdır. Ayrıca uzman kişilerle sağlık merkezlerinde yaptırmak güvenlik ve sağlık açısından önemlidir.
Bölgesel zayıflama için kaç seans gerekir?
Ameliyatsız bölgesel zayıflama yöntemlerindeki işlem süresi ve seans sayısı kişiye uygulanan yönteme ve kişiye göre değişiklik gösterebilmektedir. Bu sebeple bölgesel incelme planınızın bir uzman tarafından yapılması gerekir. Gerekli analiz ve inceleme yapıldıktan sonra hangi yöntem ya da yöntemlerin uygulanacağı, kaç seans süreceği belirlenmelidir.
Bölgesel incelmedeki tüm yöntemler etkili olabilmekte ancak kalıcılığı kişiye bağlı olarak değişebilmektedir. Uygulamaların hepsinde sadece yağ moleküllerine işlem yapılmakta ve sağlık açısından yağ hücreleri yok edilmemektedir. Kişi eğer sağlıksız beslenme alışkanlıklarına devam ederse bu yağ hücrelerinin içinde yine yağ depolanmaya başlayacak ve eski haline dönecektir. Yine egzersiz ve daha hareketli bir yaşam tarzı da vücutta yağ depolanmasını önleyebilmektedir.
Heraderma Polikliniğinde bölgesel incelme sürecinde; uzman tarafından kişiye uygun yöntem/yöntemler belirlenerek ve planlama yapılarak etkili ve sağlıklı sonuçlar alınabilmektedir.
Ameliyatsız Basen Küçültme
Estetik açıdan hoş görüntüye sahip bir vücut için kıvrımların oranı şüphesiz çok önemlidir. İdeal vücut ölçülerinde göğüs, bel ve kalça kısmının birbiriyle orantılı olması beklenmektedir. Bunlardan kalça kısmı basenlerden dolayı daha geniş bir görüntüye sahip olabilmekte ve ideal görüntü bozulabilmektedir. Spor, diyet gibi yöntemler basenleri küçültmede işe yarasada bazı durumlarda sonuç alınamamaktadır. Bu durumda ameliyatsız basen küçültme yöntemleri bölgesel problemin acısız ve etkili bir şekilde çözülmesini sağlayabilmektedir.
Ameliyatsız basen küçültme yöntemlerini daha iyi anlayabilmek için öncelikle basenlerimizin yapısını ve bu bölgedeki yağ birikmesinin nedenlerini bilmek gerekir. Bu şekilde basen küçültme tedavisi için daha bilinçli bir yol izleyebilirsiniz.
İçerikler
Basen tam olarak neresi?
Basen; kalça bitiminden sonra başlayan, kalçanın genellikle iki parmak altında bulunan ve üst bacak üzerinden geçen kısımdır. Genellikle kalça ve basen karıştırılabilmektedir. Kalça; popo kısmı, basen ise kalçanın bitiminden başlayan kısımdır. Kadınlarda daha fazla göze çarparken erkeklerde genellikle görülmemektedir. Birçok kadının sahip olmak istediği kum saati formundaki bir vücut için basenin şekli çok önemlidir.
Basen yağları neden olur?
Basen yağlarının oluşmasında genetik yakınlık, aşırı kilo, hormonlar, hamilelik dönemi, bazı hastalıklar, hareketsiz yaşam, alışkanlıklar vb. basenlerde yağlanmaya neden olabilmektedir.
- Genetik yatkınlığı olan kişilerin ailesinde özellikle anne ve ailedeki kadınlarda da basenlerinde problem yaşama oranı yüksektir. Genetik yatkınlıkta basen tedavisi için medikal yöntemler daha etkili sonuçlar verebilmektedir.
- Aşırı ve yüksek kalorili gıda tüketiminde vücut yağ depolamaya başlar. Basenler de yağların depolandığı yerlerden biridir. Özellikle de genetik yatkınlık varsa bu bölgede daha yoğun yağ birikmesi oluşabilmektedir.
- Hormonların bazıları vücudumuzda metabolizma hızı, yağ yakımı, kilo verme vb. durumları düzenlemekte ve etkilemektedir. Hormonlarda yaşanan bir problem de vücuttaki yağ oranının artmasına neden olabilmektedir. Bu durumda bölgesel zayıflama için hormonal problemin tedavisi de gereklidir.
- Hamilelik döneminde kilo alma, hormonların değişimi gibi nedenler hamilelik süreci ve sonrasında bölgesel yağlanma ve kilo alımına neden olabilmektedir.
- Hareketsiz bir yaşam tarzı özellikle günümüzde yaşanan kilo problemlerinin en başında gelen nedenlerinden biridir. Vücut, aldığı kalorileri enerji ihtiyacını karşılamak için kullanır ve fazla olanı depolar. Buna göre eğer günün büyük kısmını oturarak ya da hareketsiz geçirirseniz ve fazla kalori alırsanız bir süre sonra vücut alınan enerjiyi yağ olarak depolayacaktır. Bu sebeple mutlaka egzersiz, spor ya da gün içinde hareket etmenizi sağlayacak aktivitelere yer vermeli, alışkanlıklarınızı değiştirmelisiniz.
- Alışkanlıklar: Beslenme alışkanlıkları da bölgesel yağlanmada oldukça etkilidir. Yüksek kalorili gıdalar, hazır yemek, aşırı alkol tüketimi gibi alışkanlıklar da kilo almanıza neden olabilmektedir.
Basen yağları nasıl alınıyor?
Basen yağları; spor ve diyet ile genellikle belirli bir oranda eritilebilmektedir. Ancak ciddi basen problemi olan kişilerde bu yöntemler işe yaramayabilmektedir veya uzun zaman alabilmektedir. Bu durumda bu bölgedeki yağlardan kurtulmak için farklı yöntemler kullanılabilmektedir.
Farklı bölgeler içinde kullanılan yağ aldırma yöntemi olan liposuction tedavisi basen bölgesine de uygulanmaktadır. Buradaki yağlar cerrahi yöntemle alınmaktadır. Kişi yağ aldırma ameliyatı ile bölgesel yağlarından kurtulabilmektedir. Ancak bu ağrılı ve zaman alan bir süreç olduğu için kişiler artık günümüzde farklı yöntemlere yönelebilmektedirler.
Ameliyatsız Basen Küçültme Yöntemleri
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte bölgesel incelmede çok farklı yöntemler uygulanabilmektedir. Bu yöntemler; zayıflama değil kilo verilmesine rağmen incelmeyen ve yağ oranı azalmayan bölgeleri inceltmeyi amaçlamaktadır. Bölgesel incelmeyi amaçlayan ameliyatsız yöntemler ile basenleri küçültme işleminde de başarılı ve etkili sonuçlar alınabilmektedir.
İşte ameliyatsız basen küçültme yöntemleri:
Lazer Lipoliz
Lazer lipoliz işleminde bölgeye lokal anestezi yapılır ve 1,5-2 mm’ lik çok küçük kesiler atılır. Bu kesilerden kanül yoluyla deri altına girilip lazer ışınları gönderilir. Bu ışınlar ile yağların parçalanması sağlanır. Diğer dokulara zarar vermeden gerçekleştirilen bu işlemde yağ hücreleri de yok edilmez. Parçalanan yağlar daha kolay bir şekilde vücuttan atılabilmektedir. Bölgesel incelme sağlayan bu uygulama basenlerdeki incelmenin tedavisi içinde rahatlıkla kullanılabilmektedir.
Radyo Frekans
Radyo frekans uygulaması ile hiçbir kesi, cerrahi müdahale olmadan radyo dalgaları ile bölgedeki su molekülleri ve iyonlar harekete geçirilir. Bu hareket bir enerji ortaya çıkarır ve çıkan enerji bölgeyi ısıtır. Buna bağlı olarak da yağ yakımı gerçekleşir.
Radyo frekans uygulamasının diğer önemli özelliği bölgesel incelme sağlarken aynı zamanda vücudun sıkılaşmasını ve toparlanmasını da sağlayabilmektedir. Yeni kolajen üretimi yapıp hücrelerin de kendisini yenilemesine yardımcı olabilmektedir.
Soğuk Lipoliz
Soğuk lipoliz yönteminde; bölgedeki yağlar ortalama -3ile -10 dereceye kadar soğutulur. Bu şekilde kristalize olan yağlar parçalanarak vücuttan daha kolay bir şekilde atılabilmektedir. Uygulama sırasında da sadece yağ hücrelerine odaklanıp diğer hiçbir doku ve hücre zarar görmemektedir.
Bunlarla birlikte ameliyatsız basen küçültme tedavisi için de yine farklı yöntemler bulunmaktadır. Bu yöntemlerin en önemli özelliği bölgesel incelme sağlarken aynı zamanda vücudu sıkılaştırma, toparlama, yenilenmesini ve selülit tedavisini de sağlamasıdır.
Başarılı ve sağlıklı sonuçlar için uzmanınızın gerekli analizleri yaparak sizin için en uygun yöntem hangisi ise belirlemesi gerekmektedir. Her bir yöntem için seans sayısı ve işlem süresi farklı olabilmektedir. Ayrıca yine bu süreç kişiye göre değişebilmektedir. Bu sebeple uzmanınızın size uygun bir planlama yapması tedavinin etkililiği ve başarılı sonuç alınması bakımından önemlidir.
Heraderma Polikliniğinde bölgesel incelmede teknolojinin sunduğu birçok yöntem uygulanmakta ve başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Uzman tarafından gerekli inceleme ve analizler yapılarak kişiye uygun bir tedavi yöntemi seçilmekte; planlama yapılarak bölgesel incelmede etkili sonuçlar alınabilmektedir.